ÇAĞDAŞ, MÜSLÜMAN TÜRK KADINI

Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk Tarsus’a geldiğinde, savaş süresince erkeklerin yanında kahramanca savaşan Kara Adile Hanım koşarak Atatürk’ün yanına gelmiş. Önünde diz çökerek ellerinden öpmek istemiş. Atatürk, her zamanki zarafeti, asaleti ve Türk kadınına hak ettiği değeri veren asil yüreğiyle gözleri yaşararak: “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın…” demiştir.

Çok eski tarihlerde kadın, hiçbir hakka sahip değilken, İslâm dini de kadını, ilk yıllardan itibaren şerefli bir yere oturtmuştur. Allah : “Mümin erkekler, mümin kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcılarıdır” buyurmuştur. (Tevbe:71) Kadınla erkek İslam’da birbirini tamamlayan iki yarımdır.

İslâmiyet’te de kadın, savaşa katılmış, öğretmenlik yapmış, gerektiğinde çalışmıştır. Hz. Aişe validemiz, fıkıh dersleri vermiştir. Hz. Nesibe, Uhut’ta su kabını bırakıp, yerdeki kılıcı alarak peygamberi korumaya çalışmıştır. Peygamberimiz : “İlim öğrenmek kadına da erkeğe de farzdır” buyurmuştur.

Bu örnekleri vermemdeki gaye; ne dinimizin emirlerini öğrendiğimiz Kuran’ı Kerim’de, ne Peygamber Efendimizin Hadisi şeriflerinde ne de ülkemizin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün ülkenin kuruluşunun akabinde kadınlara sunduğu hak ve özgürlüklerde birbirine ters düşen görüşlerin yer almadığını vurgulamak içindir.

Bugün değişik açılardan ele alınan, saptırılmaya çalışılan kadın hakları konusu her kesimden insanın farklı görüş ve düşünüşleriyle yeniden yoğrulmaya, yorumlanmaya çalışılırken, gözüme ilişen bazı sözler, insanlarımızın; ne dinimizi ne de laik demokrasiyi anlayamadıkları düşüncesini benim daha çok hissetmeme sebep oldu.

Ne yazık ki her zaman üzerine basa basa durduğum cahillik ve okumamama, araştırmama alışkanlığımızın bizi ne kadar zor durumlara düşürdüğünü gördüm. Bugün 21. yy’da bir kadın çıkıp da “ Ben etrafımda çok güzel kadınlar görüyorum, ben bile bu güzellik karşısında gözlerimi onlardan alamıyorum. Allah o kadar güzel yaratmış ki. Şu halde çok eşliliğe karşı gelen kişinin imanından şüphe ederim” diyen bir kadının da ben bir Müslüman olarak İslamiyet’i bilip bilmediğinden şüphe duyarım. Okumadan, araştırmadan din üzerinden gövde gösterisi yapmak, dini, gündeme gelmek için kullanmak ve insanları yanlış yönlendirmek ne kadar doğru?…

İslamiyet’in çok eşliliği teşvik ettiğini nerede okumuş ki bu kişi, Müslüman Türk kadınının imanını sorguluyor… Evet, bir kadın olarak tasvip etmediğim bu görüşü, ne dinim ne de yönetim şeklim tasvip etmezken, ben ve benim gibi binlerce kadının imanını sorgulamak hiç kimsenin haddine değil.

Kur’an’da erkeğin kişisel ihtiyaçları doğrultusunda dörde kadar eş alma ruhsatı ve sınırsız sayıda cariyeyle beraber olmaya müsaade bulunmuyor. Peygamberimizin vefatından sonraki yıllarda, Emevilerin cahiliye dönemi Arap adetlerin canlandırmalarıyla, Kur’an ayetlerine yüzlerce yıldan beri getirilen Arabesk bir yaklaşım ve bu bakış açısından yapılan yanlış yorumlamalar sanırım günümüzde yeniden hortluyor.

Kur’an-ı Kerim’in geldiği tarihten itibaren bütün dönemleri kapsadığını unutmayalım. İslam çok evliliği ne emretmiş ne de tavsiye etmiştir. Sadece bazı zaruri hallerde müsaade etmiştir. Mesela savaş sonrası erkeklerin azalması sebebiyle bu konuya dair tarihte pek çok örnek yaşanmıştır.

Âyet-i kerimede Allah (cc) eşlerin birden fazla olması halinde kadınların her hususta haklarının gözetilmesini emrederken bu konuda kendisine güvenemeyen ve adaletsizlik yapmaktan korkanlar için tek eşin en uygun olacağını söylemiştir.

“Eğer, (himayenizde bulunan) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o takdirde bir tane alın. Veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygunudur.” (Nisa Suresi3)

Ben din bilgini değilim ama ben bu toplumdaki yüzlerce okuyan, araştıran, ilime, kültüre, sanata önem veren çağdaş Türk kadınlarından biriyim. Bunca din bilginimiz varken din üzerinde ahkâm kesmek gibi bir düşüncem de yok. Ancak eli kalem tutan biri olarak ortalıkta dolaşan bu bilgi kirliliğine kendi penceremden biraz ışık tutmak, insanların yanlış düşüncelere kapılmasına bir nebze de olsa engel olmak istedim.

Şu da unutulmamalıdır ki; Çağdaş Müslüman Türk Kadını; dinini, milletini, ecdadını, bayrağını, vatanını, Ata’sını seven; okuyan,araştıran aklın ve mantığın  ışığında hareket edebilen aydın insandır…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir