Son Abdal

Türk tarihinde kopuzla başlayan Dede Korkutla boy boylayan, soy soylayan halk ezgilerimiz, zaman içindeki evrimini tamamlayarak, Anadolu ezgilerini yürekten yüreğe taşıyan sazların şahı bağlamayla kardeşliği esnasında, kim bilir kimlerin duygularına tercüman olmuştur? Onu bilmem ama kültürel mirasımızın Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan uzun ince bir yolda taşınmasında türkülerin ve dolayısıyla aşıklarımızın en önemli kaynaklardan olduğuna hiç şüphem yok.

Kim bilir, hangi bağrı yanık sevgilinin aşk acısı, tezenesi, bağlamasının tellerini öpüşünde dinmiş, hangi firkatin vuslatında gün ışırken, neşeli nağmelerle can suyu olmuş yarin dudağından gönül teline?

Kimi ozan olmuş, can dostu bağlaması ile diyar diyar gezmiş Anadolu’yu, tercüman olmuş insanların duygularına, düşüncelerine; kimi söz olmuş nağmelerin dudağından dökülen…

Eli kalem tutan yazmış, okur yazar olmayan bir çok halk ozanımızın kalpten söylediğini. Ebedileştirmiş yazının çağlara meydan okuyan üstünlüğünde. Türk halkının bağrından kopup gelen ne varsa geçit olmuş bağlamasıyla halk ozanının dilinde.

Dede Korkutla başlayan yaklaşık 2000 yıllık gelenek, nesli tükenen birçok değer gibi yavaş yavaş kaybolurken, aşık geleneğinin temsilcilerinin de gün geçtikçe tükeniyor olmasıdır asıl sebep.

Usta bir aşığın, yüreğimizin telini titreten bir üstadın sonsuz istirahatgahına çekilmesi, yüreklerde yaşamaya devam etmesi anlamını taşırken; geçmişle gelecek arasındaki güçlü köprülerden birinin daha yıkılması, sonbaharda dökülen yapraklardan birini daha hazan rüzgarının önüne katıp götürmesi gibidir.

Halk ozanlarının, tarihsel süreçte üstlendikleri sosyal misyon, ister istemez onlara bir vizyon katmış, halkın beklentilerini, duygu ve düşüncelerini yansıtmada büyük sorumluluklar yüklemiştir omuzlarına.

Günümüzde bu geleneği yaşatan, nadir sayıdaki nadide insanlar, ne yazık ki hak ettikleri yere gelemeden göçüp gidiyorlar şu garip dünyadan.

Başındaki kasketi, elinde o çok sevdiği bağlaması “Bize miras kalan türküleri söylemek, havalandırmak bizim vazifemiz diyen” son abdal; mağrur, sessiz uzun ince yolun sonuna geldiğini kimseye haber vermeden; peşinde 2000 yıllık geleneğin motifleri ile süslü miras bıraktığı türküleri, kasketi ve bağlamasını, yeni nesile emanet ederek aramızdan ayrıldığı bu gün, türkülerin başı sağ olsun.

Büyük Usta Neşet ERTAŞ’ın anısına… Ruhu şad olsun…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir