Araba Sevdası

Tanzimat’la başlayan batılılaşma sevdası, dalga dalga yayılarak güzel ülkemin, güzel insanları arasında devam ederken, tarihin tekerrürden ibaret olduğuna tanıklık etmeye de devam ediyoruz aslında.

Bilmem Recaizade Mahmud Ekrem’in Türk Edebiyatı’nın ilk realist romanı kabul edilen “ Araba Sevdası” adlı romanını hatırlar mısınız?

Romanın Kahramanı Bihruz Bey, dönemin burjuva gençliğinin olması gerektiğini düşündüğü tarzda Fransız kültürüne hayran züppe bir gençtir. Ona göre Türkçe, kaba ve yetersiz bir dildir. Türkler kaba ve medeniyetten yoksun insanlardır. Türkçe gerekmediği sürece konuşulmamalıdır. Bu düşüncesine rağmen o, dönem sosyetesinin genelinde olduğu gibi Fransızcaya da hâkim değildir ve bu nedenle Türkçe-Fransızca karışımı bir dil ile konuşur. Bütün merakı pek zarif arabasıyla gezinti yerlerinde dolaşıp kendini göstermek, herkesten daha şık giyinmek, Türkçe cümleler arasında Fransızca sözcükler kullanmaktır.

Romanda Bihruz Bey tiplemesinden hareketle; batılılaşmayı anlamayan kişiler eleştirilmektedir. Bihruz Bey, doğru dürüst bilmediği Fransızcasıyla konuşmaya çalışırken, araba kullanmayı ve şık giyinip kendine bakmayı marifet sayarak komik durumlara düşürülmektedir.

Konuyu okuyunca, eminim siz de günümüzden tanıdık gelen, birçok unsuru fark etmişsinizdir. Yazılarımda zaman zaman beğeniyle bahsettiğim Avrupa kültürü, daha bin sekiz yüzlü yıllarda toplumumuza nüfuz etmiş, insanlarımızı etkilemeye başlamış ancak ne yazık ki olumlu yönlerinden çok, olumsuz yönleri taklit edilmiştir.

Yarım dillilik olarak adlandırabileceğim bir konuşma tarzı, Avrupa’da yaşayan Türk gençleri arasında ne kadar yaygınsa, farklı bir üslupla ne yazık ki Türkiye’de yaşayan gençlerimiz arasında da gittikçe yaygınlaşmaya başlamıştır.

Farklı bir üslupla dememdeki neden; Avrupa’da yetişen neslin, bilmedikleri için karma bir dil kullanması, Türkiye’deki insanlarımızın özenti nedeniyle böyle bir dil kullanmasıdır. Türkçemizi Avrupa’da yaşayıp da doğru konuşan insanlarımızı tenzih ederek, bu yarım dilliliğin temel nedenlerini; ailelerdeki; yaşadıkları ülkenin dilini çocuklarına daha iyi öğretme isteği, dilimize gereken önemi vermeme ve ilgisizlik olarak sıralayabiliriz.

Bu nedenle, özellikle yurt dışında yaşayan, bu düşünceye sahip ailelerin bilinçlendirilerek, kendi dilini iyi öğrenmeyen insanların, başka dilleri kolay öğrenemeyeceği düşüncesinin gerçekliğini kabullendirmek gerekir.

Peki ya kendi ülkesinde dilini doğru kullanmayanlara ne demeli? Bihruz Bey gibi Türkçe’nin arasına yabancı kelimeler katarak konuşanlar, kendilerini Avrupalı olarak mı görüyorlar acaba? Ya da bunu kültürlülük olarak mı adlandırıyorlar?

Gerçekten Avrupa kültürünü bilen insanlar, bu özenti içinde asla olmayan insanlardır. Hiçbir Avrupalı gerekmedikçe bir başka dil konuşmadığı gibi hiçbir zaman kendi dillerinin arasına başka ülke lisanından kelimeler de katarak konuşmaz. Hatta bu konuda çok ketum olduklarına, bildikleri halde başka dilde sorulan sorulara cevap vermediklerine bizzat, birçok Avrupa ülkesinde tanık olduğumu söyleyebilirim.

Peki, o zaman biz neden, doğru dürüst bilmediğimiz dillerden öğrendiğimiz sınırlı sayıdaki kelimeleri Türkçe konuşmalarımızın içine yerleştiriveriyoruz? Dünyada ana dil olarak kullanılan 5. Büyük dil olan dilimizdeki kelime sayımız mı yetmiyor konuşmamıza?…

Hiç zannetmiyorum. Avrupalının, düzeni, disiplini, planlı çalışması, diline ve başka dillere olan hâkimiyeti, insana saygısı gibi özenilebilecek bir çok güzel özelliklerine değil de hep kendilerinin bile beğenmeyip değiştirmeye gayret ettikleri yönlerini taklit etmişiz ne yazık ki. Bu, yıllar öncesinde de böyleymiş şimdi de böyle .

Unutmayalım ki; dilimiz kültürümüzün temel taşıdır. Onu korumak ve sahip çıkmak, her tür yozlaşmadan, aşınmadan, dile ve kültüre ait olmayan unsurlardan uzak tutmak, aynı zamanda kültürümüzü de korumak demektir.

Paylaşın herkes okusun ;

Bir yorum

  • аниме с озвучкой от мега аниме

    Have you ever thought about writing an e-book or
    guest authoring on other sites? I have a blog centered on
    the same subjects you discuss and would really
    like to have you share some stories/information.
    I know my readers would appreciate your work. If you’re even remotely interested, feel free to shoot me an email.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir