BARDAĞIN DOLU TARAFI

            Bu tedirginliği siz de yaşıyor musunuz bilmem ama son zamanlarda, ana haber bülteni saatinde, insanlarda sık sık bir ikilem yaşanmaya başladığını görüyorum haklı olarak. Haberleri izlemek ve izlememek arasında gidip gelirken düşünceler, bu tavrın nedeninin; bugün acaba hangi kötü haberleri izleyeceklerine dair endişelerden kaynaklandığını da bilerek tabii. Zira öyle bir tablo oluşmuş ki insanların bilinç altlarında; adeta haberler, eşittir kötü olaylar diye griden siyaha boyanmış her şey.

            Nasıl farklı düşünülebilir ki?… Genellikle politik münakaşalardan karelerle başlayan haber bültenlerinde falan parti başkanının filan parti başkanı hakkında, çoğu zaman seviyesiz ifadeler içeren konuşmaları ardından, kaza ve ölüm haberleri ve ardından sporda, hangi fanatik taraftarlarla hangileri arasında münakaşa çıkmış, ceza alan sporcuları, takımları vb. haberleri hergün hepimiz izlemiyor muyuz?…

            Sanırım güzel şeyler yaşanmıyor ya da güzel şeyler haber konusu kabul edilmiyor ülkemizde. Güzel haberler o kadar az yer buluyorki medyada, insanlara başka türlü düşünme şansı vermiyorlar adeta.

             Hatta kısa bir süre önce mahalle arası denilebilecek bir yolda iki araç sahibinin birbirine yol vermek istemeyip, kendisine önce geçiş hakkı tanımadığı için sürücülerden birinin arabasından inip silahıyla diğerini vurup öldürdüğü haberini hayretler içinde izlerken; hoşgörü eksikliğinin, anlayışın, saygının, insan sevgisinin, ve insana verilen değerin nasıl da tükenip yok olduğunu içim burkularak bir kez daha tanık oldum. Çocukluğumda dinlediğim iki inatçı keçi masalının gerçek hayattaki tezahürü bu olsa gerek.

            Sonra düşünmeye başladım; Yunus’un, Mevlana’nın, Hacı Bektaşi Veli’nin torunlarına yaraşmayacak kadar hoşgörüsüz bir toplum olduğumuza inanamayarak, yüreğimin derinlerinde bir yerlerde sızlayan yaranın günbegün daha da yüzeye çıkıp canımı acıttığını hissederek üzüldüm.

            Çağlar ötesinden Mevlana’nın söylediği “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok” sözü geldi nedense aklıma. Etrafımızda insan kisvesi altında insani vasıflarını yitirmiş canlıların nasıl da arttığını gözlemleyerek…

            Hayat şartları ne olursa olsun, bardağın dolu tarafını görmek istemiyorsa eğer insan göremez. Her olumsuzlukta verilen olumsuz tepkiyi, söylenilen olumsuz sözü, günümüzün zorlaşan hayat şartlarına bağlayıverse de insanlarımız, çok kötü şartlarda çok olumlu düşünen ve davranan insanların varlığını gördükçe, bunun pesimist insanların ardına saklandığı çok kötü bir savunma olduğunu düşünüyor insan.

            Örfümüzün, ananemizin, kültürümüzün, dinimizin hoşgörüyü, iyimserliği, insana sevgiyi ve saygıyı temel felsefe olarak düstur edindiği düşünülürse; yurtdışında yaşayan insanların, anlayışını, hoşgörü ve insana saygısını gördükçe kendimizle çelişiyor olmamız sizi de düşündür müyor mu?

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir