BEDAVA YAŞIYORUZ BEDAVA!
-Penceresiz bir evde soğuk bir kış günü hayata “Merhaba” diyen ve aynı evde soğuktan donarak “Hoşça kal!” bile diyemeden dünyaya veda eden Ayaz bebek…
-Yoğun kar ve kış şartları nedeniyle Van’da ambulans ulaştırılamadığı için hayatını kaybeden 1,5 yaşındaki minik Muharrem…
-SOMA!
-Aracıyla vapura binerken denize düşen araç ve yitirilen minicik bir can…
-Dere kenarında piknik yaparken bir anda baraj suyuna kapılan ve kurtarılamayan insanlar…
-Deniz bisikletiyle açılan beş genç ve sona eren beş hayat…
….
Ve son olarak rezidans inşaatında hayatını kaybeden 10 can… Ve sayamadığım daha nice canlar… İhmaller yüzünden, tedbirsizlik, dikkatsizlik, vurdumduymazlık, aymazlıklar yüzünden…
Kadın cinayetlerini, trafik kazalarını, terörü, cinnet geçiren sayısız insanımızı daha saymadım bile… Sadece 8 ayda, 1270 işçimiz hayatını kaybetmiş. Sanki savaş raporu gibi. Haber spikerlerinin “Maalesef…” diye başlayan ifadeleri kaç ocağa ateş düştüğünü haber verirken acaba kaç aile daha sırada diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz artık.
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” diyen Albert Camus’ nun ne demek istediğini her yaşadığımız olayla daha iyi anlayabiliyoruz. Keşke anlamasaydık!…
Bir olay olduğu zaman, suçu birinin üzerine atıp bir günah keçisi seçmeye bayılan bir millet olduk. Suçu, seçilen o kişinin üzerine yıktıktan sonra tüm vicdanlar rahat, akşamları başlarını yastığa huzur içinde koymaya devam edebiliyor ne yazık ki.
Ve bir süre sonra yaşanan en ağır trajediler bile unutularak hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor hayatlara; duygu yoksunu, vicdansız, ahlaksız, namussuz insanların ne kadar arttığını fark ediyorsunuz sonra…
Evet, az bile bu saydıklarım… Zira içimden geçenleri yazmaya elim varmıyor. Gerçek duygularımı ifade edecek sözcükleri sarf etmeyi ne yazık ki kendime yakıştıramıyorum. Ama sanırım aynı duyguları benimle paylaşan çok insan var, bunu hissedebiliyorum. Az da olsa var… Ne demek istediğimi anlayan ve aynı duyguları benimle paylaşan vicdanlı, dürüst, soran, sorgulayan ama konuşmaktan, yazmaktan, sesini yükseltmekten öte bir şey yapamayan insanlar… Ah, bir de elden bir şey gelse!…
İçimdeki isyanım sudan sebeplerle kaybedilen yaşamlara… Dünyada gelişmiş ülkelere baktığınızda bu tür ihmaller nedeniyle hayatını kaybeden o kadar az insan var ki! Belki de bizim bir senede ihmal yüzünden kaybettiğimiz canları, onlar on senede, yirmi senede kaybetmiyordur. Bunları kendi ülkemizde yaşıyor ve yazıyor olmak bile canımı acıtırken, yakınlarını bu sebeplerle kaybeden insanların çektiği azabı düşünmek bile istemiyorum. Rabbim sabırlar versin!…
İşte isyanım bu tedbirsizlikler yüzünden, önlenebilecek kazalar yüzünden kaybedilen canlar için. Yoksa ilahi adalete, mukadderata diyecek tek bir sözüm yok. Hâşâ Takdir-i İlahi karşısında boynumuz kıldan ince. Lakin yaradan, “Tedbirinizi alın, takdiri Allah’a bırakın” diyor. O yüzden Orhan Veli’nin dediği gibi
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekânlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.