BİR DERDİM VAR!
Şimdi hemen “Bu kadının derdi de neymiş bakalım?” diye okumaya başlayanlar, yok yok merak etmeyin dert aslında sadece benim değil hepimizin derdi.
Sanırım şimdi daha çok merak ettiniz!
Anlatacağım…
Yazının başlığı, şarkılarını benim de severek dinlediğim Mor ve Ötesi’ne ait aslında. Şarkı:
“Bir derdim var artık, tutamam içimde
Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar?
Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar…” diye başlıyor.
Var olan bir durum karşısında kabullenilmiş bir çaresizlik barındıran bu sözlere konu olan şarkı, günümüz dizi film sektöründe bir de dizinin adı ve jenerik müziği olmuş aynı zamanda.
Kısa bir süre önce internette tanıtımları gözüme ilişen, şarkıyla aynı adda olan bu dizinin konusu, bir eğitimci olarak dikkatimi çekti önce. Belli ki bu dizinin anlatacak bir derdi vardı. Ebeveynler ile evlatları arasında geçen ergenlik problemlerini gerçekçi yaklaşımlarla toplumsal terapiye dönüştürerek izleyiciye sunmak gibi! Şarkının aksine, sorunlarla mücadele içeren, sorunu, çözümüyle birlikte izleyiciye sunacak olan, hassas bir yaklaşımla işlenirse, tam da toplumumuzda ihtiyaç duyulan, eksik kalmış, önemli bir yaraya parmak basacak önemli bir tema. Baktım oyuncu kadrosu da güzel, fırsat bulunca izlemek üzere aklımın bir köşesine yazdım hemen.
Birkaç gün önce aklıma geldi, dur bir bakayım dedim. 1. Bölümü izledim. “Çok iyi…” dedim. Gençlerin sorunlarına çözüm odaklı yaklaşan iyi bir iş için emek verilmiş. Emeği geçen herkesin emeğine sağlık. Vurdulu kırdılı, vıcık vıcık entrikalı, kimin eli kimin cebinde tarzı dizilerden sonra nihayet nadir bulunan kaliteli bir yapım. Kısa süre içinde ikinci bölümü merak edip izledim. Üçüncü bölümü izlemeden, önüme bir haber düştü, haberde dizinin altıncı bölümde final yapacağı yazıyordu.
Şaşırdım mı?
Aslında hayır! Her zamanki gibi yine işe yarayan, kaliteli bir dizinin çöpe atılışına tanık oluyorduk. Ergenlikteki gençlerin dünyasına dair sorunları mercek altına alan dizide, ebeveynlerin evladını daha iyi anlamalarına yardımcı olabilecek, sorunlarını görmelerine, sorun karşısında nasıl yardım almaları gerektiğine ışık tutabilecek, birçok ailenin, aile içi sorununa çözüm noktasında fikirler oluşturabilecek, uzman görüşüyle hazırlanan faydalı bir dizi neden izlensin ki? Zaten bizde herkes çocuklarının sorunlarını ve çözümünü çok iyi biliyor! Hatta sorsan gençlerin ne sorunu var ki? Ekmek elden, su gölden, rahatlık batıyor!!! (O yüzden dizini konusu belki de gereksiz kim bilir!!!)
TV kanallarında yüksek reyting alan dizilere baktığımızda insanlarımızın hangi cehalet evresinde olduklarını görmek mümkün. Gerçek hayatlarında olmayı hayal bile edemeyecekleri kişileri, yaşamaları mümkün olmayan evleri, ilişkileri, hayatları izlemeyi seçiyor insanımız. Sorunlarına çözüm aramak yerine, onları görmezden gelip devekuşu gibi kafalarını kumun altına gömmeyi, hayali dünyalarda yaşamayı tercih ediyor… Hayatla nasıl mücadele etmeleri gerektiğini öğrenmek yerine sahte hayatların, ışıltılı sahte dünyalarında olmayı istiyor. Yalıları, villaları, paraya para demeyen iş insanlarını, güzel kadınları, yakışıklı erkekleri, yasak aşkları izlemek istiyor. Yeni yerler görmek, yeni bilgiler öğrenmek, hayata dair gerçekçi yaklaşımlar edinmek yerine, başkalarının sahte, pırıltılı yaşamını izleyerek kendi gerçek dünyalarında kalıp tembel tembel, acze düşmüş, kendi acizliklerine uydurdukları arabesk bir yaşamı kabullenmeyi tercih ediyor!
Ya da reyting ölçerlerin ibresi, bize nasıl diziler, filmler, yayınlar izlettirilmek isteniyorsa, o yönde hareket ettiriliyor birileri tarafından…
Yoksa çocukları ile jenerasyon farkı yaşayan, onların sorunlarına inemeyen bu kadar ebeveyn varken böyle bir dizinin yayından kaldırılması gerçekten çok manidar.
Okuduğunu anlamadığı gibi artık izlediğini, dinlediğini de anlayamama seviyesine gelindiğini görmek, her geçen gün daha da yaralıyor beni. (Gerçi zaten okuyan da pek kalmadı ya!)
İnsanlar, kendi tercihleri yerine, hipnotize olmuş gibi –hiçbir mantığı olmasa da- kendilerine dayatılanları kabullenmeye alışmış ya da alıştırılmış; kuzuların sessizliği ile hayatın içine yayılmış durumdalar sadece. Bu nedenle bir sürü olarak varlık göstermekten öte gidemiyorlar ne yazık ki.
Dilini, kültürünü, düşünme yetisini, benliğini yitiren bir toplum, cahilliğin kör kuyusuna düşmüş demektir. Cehalete teslim olan toplumlar, sömürülmeye, güdülmeye ve sonunda kaybolmaya mahkûm olur. Lütfen artık kıralım şu cehaletin paslı zincirlerini, okuyalım, araştıralım, faydalı olanı izleyelim, dinleyelim ve mantığımızı kullanmaya yeniden başlayalım.
Hani yazının başında bir derdim var dedim ya, işte derdim bu! Sadece şarkıda söylendiği gibi, “Hiç anlatamadım” değil “Çok anlattım!” ama doğru: “Hiç anlamadılar!…”
Anlaşılana kadar!
Esen kalın…
Not: 6 Bölümde bitecek olsa da dizide emeği geçen herkese teşekkürler. Lütfen, sizler yine de böyle faydalı işler yapmaya devam edin…