BİR ‘GARİP’ ORHAN VELİ…
Rahmet ve minnetle anarak…
İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim…
Bir garip şair ama bugün koca bir çınar Orhan Veli… 13 Nisan’da 100. yaşına erişen 100 yıllık koca bir çınar… 36 yıllık bir ömürden yüz yıldır seslenebilen bir şair olmak ne muhteşem bir şey!…
İçindeki duygu ve düşünceleri özgür bırakarak oluşturduğu dizeler, yaşadığı dönemde garipsendiği için yadırgansa da Orhan Veli ve arkadaşlarının başlattıkları Garip Akımı’nın modern şiirimize yeni bir soluk getirdiği inkâr edilemez gerçeklerden biridir.
Tüm garipliğinin içinde, özellikle Orhan Veli’nin hemen hemen her şiir okurunun ve eleştirmeninin beğenisini kazanmış şiirleri vardır. Modern Türk şiirinin unutulmazları arasında olan “Anlatamıyorum“ ve “İstanbul’u Dinliyorum” şiirlerini bilip de beğenmeyen yoktur sanırım.
Aslında manada müphemliğe, sanatta tedahüle özel bir ifadeyle şiirde müzikaliteye ve söz sanatlarına karşı çıkarak bütün bunları inkâr etmesine rağmen İstanbul’u, gözleri kapalı dinlerlerken bile sanatın en doğal estetiğini yansıtmıştır…
Dedim ya bir ‘Garip’ şairdi Orhan Veli… Alışılmışın dışında şeyleri şiirin en aristokrat noktasından sessizce alıp halkın arasına en doğal haliyle salıvermiş gibiydi ” Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Nasırdan çektiği kadar; / Hatta çirkin yaratıldığından bile / O kadar müteessir değildi; / Kundurası vurmadığı zamanlarda /Anmazdı ama Allah’ın adını,/ Günahkar da sayılmazdı./Yazık oldu Süleyman Efendiye…” Aramızda dolaşan Süleyman Efendi’nin ayak nasırını bile şiirine konu edinen Orhan Veli tüm doğallığıyla yaşadığı hayatı, şiirine taşımıştı. Yalın, arındırılmış, yeni doğmuş bebek saflığında dizelerle seslenmişti okurlarına. Herkes belki de kendinden bir şeyler bulabilmişti onun dizelerinde. Ve öyle insani şeylerdi ki yazdıkları, yüz yıldır her okuyan insan, hala aynı duygularla okuyup anlamakta o dizeleri. Belki de yüz yıllık hikâyenin başkahramanı olmasındaki en büyük etken buydu.
Hiç zorlanmadan yazdığı dizelerin basitliği ve saflığı altında şiirin hususi bir lisanı yoktu ona göre. Zira şiir, günlük konuşma dili basitliğinde olmalıydı. Onun şiirini okurken; sözcüklerin sizi takip edercesine, ardınızdan geliyor olması, belki de şiirine yaşanmışlıkları konu etmesiyle alakalıdır. Hatta onun şiirindeki tılsım bu yaşanmışlıkların; sade, anlaşılır bir dille ebedileştirilmesinde gizlidir.
Aslında onun en belirgin ve kendine has niteliği ‘avangart’ oluşunda aranmalıdır. Ne kadar Garip Akımını temsil etse de hiçbir zaman tek tip şiir yazmamıştır Orhan Veli. Hayatta her olaya ilgi ve merakla bakmış, durmadan bir arayış içinde kendini yenileyen, o kısacık ömrü hayatında upuzun bir şiir serüveni yaşamıştır.
Oktay Rıfat’ın “Orhan, Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle at başı geldi.” ve “Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o, birkaç yılın içinde tamamladı.” sözleri aslında Orhan Veli’nin şiir dünyamıza katkılarını en iyi ifade eden cümlelerden biridir bence.
Bir diğeri de Nurullah Ataç’ın tanımlaması: “Türk şiirini sivilleştiren, modern Türk şiirinin köşe taşlarından biri…” olarak addetmiştir Orhan Veli’yi…
Yüzüncü doğum gününde onu bir edebiyatçı duyarlılığı ile anmak, hiç yaşlanmayan bu şiir adamını bugün kaleme alıyor olmak çok heyecan verici. Bugün bizim için aforizma haline gelen dizeleriyle onun mısralarında kanatlanmak; belki onu gençlerimizin okuyup anlamasını sağlamak onu aramızda ebediyen yaşatmaya devam etmek isteği bizimle birlikte yeni yüreklerde yeşerecek…
Yeni yetişen gençlerimize bu duyarlılıkla Türk şair ve yazarlarını tanımalarını, edebiyatın bütünüyle değerlendirilmesi gerektiğini, bunun bir ülkeyi ülke yapan unsurlardan biri olduğunu hatırlatarak usta şair Orhan Veli’nin o muhteşem dizeleriyle noktalıyorum yazımı…
İyi ki doğmuşsun üstat!…
Ağlasam, sesimi duyar mısınız
Mısralarımda?
Dokuna bilir misiniz
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim sarıkların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce,
Bir yer var, biliyorum,
Her şeyi söylemek mümkün,
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum;
Anlatamıyorum…