BİR SUÇLU ARIYORUM!
“Bazen sesimi değil de kelimelerimi yükseltmek geliyor içimden .” Hümeyra KAYA
Bazen sesimi değil de kelimelerimi yükseltmek geliyor içimden. Âşık Veysel’in tabiriyle iki kapılı bir handa yürüdüğümüzü unutup hayatla canhıraş mücadeleler içine giriyoruz ya şaşırıyorum. Ölümün varlığını bilen tek canlı türü olan insanların bu kesif mücadelesini anlamakta güçlük çekiyorum. “Kefenin cebi yok ki nereye götüreceksiniz?” diyesim geliyor ama ne kadar yüksek sesle bağırsam da bazılarının hiç kısılmayan sesleri arasında duyulmadığını görebiliyorum. O yüzden sesimi değil de kelimelerimi yükselteyim diyorum ama arkama dönüp baktığımda okumayan bir millet olduğumuzu görüyorum ve sarf ettiğim kelimelerin de boşuna olduğu kanaatine varıyorum. -Tıpkı bu satırları da okumayacak olan okumayı zül sayan insanlar gibi!-
Yani aslında benim kelimelerimin içi boş olduğu için değil de insanlar artık içi dolu kelimelere kafa yormak istemedikleri için, kelimelerimin de sesini kısıyorum çoğu zaman.
Boş konuşmanın, abuk sabuk sözlerin prim yaptığı, aymazlığın, liyakatsizliğin, serseriliğin popülerlik maskesi adı altında yükselişe geçtiği saçma sapan günlerden geçiyoruz. Şaşkınlıkla izliyorum altının pula, pulun altına dönüşümünü. Yani değerlenerek artan kalpazanlığı!
Ve bir suçlu arıyorum!
İnsanların, doğanın, hayvanların katledilmesine,
Kadınların sindirilmesine, değersizleştirilmesine, hırpalanıp öldürülmesine,
Felsefenin, düşüncenin silinip insanların koyun sürüsüne dönüştürülmesine,
Bilginin değersizleştirilip cehaletin yüceltilmesine,
Sevginin, saygının, hoşgörünün, ahlakın, liyakatin hiçe sayılıp; ruhsuz, saygısız, ahlaksız, kalitesiz ne varsa değer görmesine sebep her kimse, suçlusunu arıyorum…
…
Savaşın çözüm sanılıp barıştan uzaklaşılmasına sebep arıyorum. Onca masum insanın, bir avuç insanın hırsına kurban edilmesine?
Kendi beynindeki kavgasını tamamlayamamış zavallı insanların, başkalarıyla kavgalarına sebep arıyorum.
Kafamda bunun gibi daha nice cevapsız deli sorular; soruyorum, cevap arıyorum!
Belki de bizim yerimize düşünen, bizim yerimize iş yapan, bizim yerimize beynini kullanan teknolojik cihazların çığ gibi büyüdüğü bir zamanda düşünmeyi unuttuğumuz ya da unutturulduğumuz içindir tüm bu anlamsız şeyler.
Ya da beynimizi daha az kullandığımız/kullandırıldığımız için, boş işlere daha çok vaktimiz kalıyordur belki. Ve bizler böyle boş işlere kafa yormazken, bazı sivri zekâlıların düşüncelerimizi ele geçirmelerine izin veriyoruzdur kim bilir?
Kim bilir, evrimleşerek kafataslarının içi, boş beyinli, yürüyen iki ayaklılara dönüşen bir insan nesli, zaman içinde bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi bu muhteşem mavi gezegeni sırf bu yüzden robotlara teslim edecektir bir gün belki de!
Kafanızı, cep telefonlarından, bilgisayarlardan (Sosyal medyadan) kaldırıp dünyanın gidişatına bir bakarsanız, mantık kelimesinin hükmünü yitirdiği en büyük zaman diliminden geçtiğimizi daha iyi görebilirsiniz sanırım.
Hiç düşündünüz mü neden artık yeni müzikleri dinlemek yerine eskileri özlemle dinleyip daha çok keyif alıyoruz?
Ya da klasikleri okuyup daha çok sanat ve edebiyatla doluyoruz, dolmaya çalışıyoruz.
Ya da teknolojisi daha düşük o eski günleri daha bir özlemle yâd edip anlatıyoruz?
Neden?
Çünkü içinde bulunduğumuz çağın boş işlerinden sıkıldık, insanlığımızı kaybetmiş olmaktan bunaldık da ondan.
Kitlelere ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde en çok okunan, en çok tıklanan en çok izlenen ve dinlenen şeyler neler bir inceleyin. Ben tek tek yazmayacağım. Ne demek istediğimi siz zaten anladınız.
Sosyal medyada fenomen diye takip edilen (istisnaları tenzih ederim) kişilere bakın. Yarısından fazlası safsata yapan, boş konuşan insanlar. Bilginin değil cehaletin prim yaptığı, ortaçağ zihniyetinin hortladığı bir dönemeçte olduğumuzu düşünüp korkmuyorum desem yalan olur.
İşte sırf bu yüzden; şöyle uzay boşluğuna çıkıp dünyayı iki kulpundan tutup bir sallayasım var!
“Heyy insanlar, kendinize gelin artık!” diye bir seslenesim, “Aklınızı başınıza alın, insan olmayı unuttunuz insanlığınızı hatırlayın!” diyesim var. Dönen dünyanın hızından başı dönmüş insanları bir kendine getiresim var ama…
Neyse!
Ne diyeyim, cevabı bilen yazsın…
2 Yorum
Neşe Melikoğlu
Sorun sevgisizlik, açgözlülük ve hırs arkadaşım. Umarım insanoğlu yeniden sevmeyi, mutlu olmayı başarabilir. Kalemine , yüreğine sağlık. Neşe Melikoğlu
ÜmranYakarışık
Çamurlaşan beyinler gün geçtikçe daha da artıyor. Soruların cevaplarını, inan ben de çok arıyorum. Tek bulduğum cevap, Dünya ya hükmeden bir kesim var ve planlarında, başarılı bir şekilde ilerliyorlar. İnsan ruhu ele geçirilmiş. Bu da, çok ince hesaplanmış. Süt tozları ile başlayıp, depresyon, sakinleştirici ilaçları hızla yayarak, beyinleri uyuşturdular. Günümüzde, küçüğünden büyüğüne, neredeyse herkes, ilaç kullanır olmuş. Dünya batsa, kimsenin umurunda değil artık. Kötü olan her şey, normalleştiriliyor. Teknoloji sayesinde tabi ki. Aslında çok kapsamlı bir konu. Kelimeler yetmiyor. Örnek burada işte. Emek verip yazıyorsun, okuyan sayısına bakınca, üzülmemek elde değil. Şimdi paylaşıyorum. Bakalım kaç kişinin ilgisini çekecek. Tıpkı söylediğin gibi, argo bir şeyler olsaydı, kesin dikkat çekerdi. Yazık gerçekten, insanlık adına. Sevgiyle kal ❤️ eline, emeğine sağlık
Ümran Yakarışık