Denklem

Savrulan kuru yapraklar misali, bir yele kapılmış gidiyorum. Koskoca evrene sığamadığımı hissediyorum bazen, bazen de büzüşüp kalıyorum, bir karınca gibi küçücük hissediyorum kendimi. Hiç kimseye görünmek istemiyorum. Bazen kabıma sığamıyor taşıyorum dört bir yana, bazen doldurmaya çalıştığım kap dolmuyor ne kadar uğraşsam da. Bir dengenin içindeki dengesizlikte kaybolduğumu hissediyorum sonra. Sonra bir ad koymak istiyorum bu yaşadıklarıma: “hayat, işte böyle bir şey” diyor içimden bir ses “hayat, işte böyle bir şey…”

İşte o hayat, bazen çok bilinmeyenli bir denklem gibi çıkıveriyor karşıma. Hesap yapıyorum ama hiçbir hesap makinası hesaplayamıyor işlemin sonucunu. Hiçbir bilgisayar çözemiyor denklemin nereye kadar sürüp nerde biteceğini. O yüzden aynı işlemin belki milyonlarca, belki milyarlarca farklı sonucu çıkabiliyor. Gidişatta mantık aramaya, bir formüle sığdırmaya çalışmaya ne hacet?.. Yok ki!.. Her insanın farklı bir denklem olduğu düşünüyorum sonra ve yaşanan her hayatın kendi denklemini, farklı çözdüğünü görüyorum. Kimi kendi çözüyor, kimini çözmeye yardım ediyorlar, kimi de istediği yoldan çözemiyor da hocasının gittiği yoldan çözmek zorunda kalıyor not alabilmek için. Peki, herkes istediği denklemi kurabiliyor mu hayatta?

Eşitsizlik, daha dünyaya gözlerimizi açtığımızda başlıyor belki de. Kimse ailesini seçemiyor ki dünyaya geldiğinde. Denklemin bir yanı bazen hep bir adım geriden başlıyor bazıları için. Bazıları için de, artı puanlarla başlıyor göz alabildiğine ihtişamla. Kimi annesinden mustarip, kimi babasından, kimi her ikisini de çok seviyor kimi hiçbirini sevemiyor hatta kimileri belki de hiç tanımıyor, aile mefhumundan bihaber. Tam bunlara ayak uydurup denklemin bir tarafını doğrultayım derken insan; bazen hayatın darbesini yiyor; bazen arkadaşlarından, bazen ailesinden, bazen en can dostundan. Hal böyle olunca eşitsizlikteki fark artmaya başlıyor.

Kimi aldığı bu darbenin etkisiyle sinirlenip daha bir kuvvetle sarılıyor denklemi çözmek için hayata; kimi küsüyor içine kapanıveriyor; kimi gereksiz etrafına saldırıyor, anlamsız kalp kırıyor, can yakıyor; kimi başıboş kayboluyor koskoca evrenin içinde. Var olma mücadelesi, denklemi bir türlü eşitleyemiyor aslında. Herkes kendi kurduğu dengesizliğin dengesi içinde yuvarlanıp gidiyor sonsuz bilinmeyene…

Birçoğumuz, kendi kurduğumuz ya da kendimizi içinde bulduğumuz denklemi çözmeye çalışırken, aslında var olma mücadelesinde geldiğimiz ya da gelmeyi istediğimiz noktayı belki de kendimiz bile bilemiyoruz.Ama kurduğu denklemi çözmeyi başaran öngörü sahibi ender insanlar, çözmüş oldukları denklemin formülünün hiç kimseye de uyamayacağını iyi bildiklerinden, isteseler de diğer denklemlerin çözümü noktasında pek fazla katkı sağlayamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Çünkü onlar kendi dengelerini kurarken öğrenmişlerdir ki; hiç kimsenin çözümü bir diğerininkine uymaz…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir