KİLİM GAZETESİ, BADEN-WÜRTTEMBERG, KASIM 2021
Yeryüzündeki tüm çağdaş kültürler, farklı farklı kültürlerin senteziyle oluşmuş ürünlerdir. Hani, o hepimizin diline pelesenk olan “Globalleşme” kavramı tam da bunun sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bu pencereden bakıldığında Almanya’da yaşayan Türk toplumunun kültürü de Avrupa kültürüyle harmanlanmıştır. Dolayısıyla kültürlerimizin etkileşimi, kaynaşması ve ortaya çıkardığı yeni dinamikler, içinde yaşadığımız bu toplumda oluşturduğumuz ve oluşturmaya devam ettiğimiz yepyeni bir kültürleşme kavramını da beraberinde getirmiştir.
Elbette kişisel olarak ya da gruplar halinde bu kültürleşme sürecine karşı duranlar olmuştur, olacaktır da ama Almanya’da yaşayan Türk insanının buraya göç etme süreci göz önünde bulundurulduğunda, geçen zaman içinde (Göçün 60. yılında) bu kültürleşme sürecini tamamen bertaraf etme ihtimalinin mümkün olmadığını zannederim siz de kabul edersiniz. Yaşanan bu süreçte birçoğunuzda oluşan kültür algısına ek olarak çocuklarımız da kendi kültür algılarını oluştururlar. Bu süreçte atılacak sağlam temeller çocuklarımız için çok önemlidir.
Şiddetle esen bir rüzgâr düşünün, sığınacak bir yeriniz yoksa ya da nereye sığınacağınızı bilemiyorsanız rüzgâr sizi istediği yöne doğru alıp götürür. Ama sığınacak bir yeriniz, yurdunuz varsa onun bunu yapması mümkün değildir.
Türkçe derslerine devam eden çocukları, bu örnekte olduğu gibi fırtına anında sığınacak yeri olan insanlara benzetebiliriz belki. Köklerini saldıkları toprağa olan bağlılıkları nispetince onları önüne katmak isteyen rüzgâra kapılmadan büyüyeceklerdir.
Zira Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri, sadece kuru kuruya ana dil yetisi kazandıran bir ders değildir. Bu ders aynı zamanda çocuğun soyut düşünme becerisini geliştirerek onun kültürler arası köprü kurmasını, benliğine, kimliğine sağlam kültürel temeller atmasını sağlayan, içine doğduğu/ içinde büyüdüğü toplumla uyumlu yaşayabilmesi için kendi kültürünü koruyarak dünya kültürüyle harmanlamasına vesile olan çok kapsamlı bir derstir. Bu sebeple Türkçe Derslerine devam eden çocuklar, tıpkı verdiğim örnekte olduğu gibi fırtınada tutunacak yeri yurdu olan çocuklar olacaktır.
Kendi dilini iyi öğrenmek, aynı zamanda kendi kültürünü öğrenmeyi de beraberinde getirecektir. Eğer çocuk, kendi kültürünü yeterli ölçüde bilmiyorsa yeni bir kültürle karşılaşacağı okulunda, arkadaş çevresinde vb. kendi kültüründen taviz vererek yozlaşmaya başlar. Bu değişim sürecinde ya karşısındaki kültürü yok sayar ya da tamamen o kültürün etkisinde kalarak asimile olur. Bu, hiçbirimizin arzu ettiği bir sonuç değildir.
Elbette çocuğun yerel düşünce yapısından evrensel bir düşünce yapısına evirilmesi özgüven sahibi olmasını sağladığı kadar yaşadığı toplumun dilini öğrenmesini de kolaylaştıracaktır. Yani toplumda yaygın olan genel kanının aksine; kendi dilini iyi konuşan çocuklar diğer dilleri daha kolay öğrenmektedir.
Neden böyle olduğunu, isterseniz bir sonraki yazımda konuşalım.
Esen kalın…