DİNİ: MÜSLÜMAN

Bu sabah, sokakta yürüyen, otobüse binen, dükkanlarını açan insanların yüzüne her sabah olduğu gibi baktım yine…

Yorgun ve mutsuz bakışlar, çatık kaşlar, gergin tavırlı bedbin ve yılgın insanlarla karşılaştım. Bugün cuma, haftanın son iş günü o yüzdendir demek istedim… Hayır, ben bunu hep yapıyorum, her sabah mütebessim bir yüz arıyorum ama yok… En gencinden en yaşlısına… Hep aynı ifade…

Otobüs durağına geldiğimde, durakta bekleyenler vardı. Gülümsemek istedim “Günaydın!…” diyerek… Kimi yere bakıyordu, kimi elindeki telefonunda bir şeyler yapıyordu… Hiç kimsenin birbirinden haberi yoktu. Dondurucu soğukta tebessümüm yüzümde, günaydınım dilimde asılı kaldı.

Otobüs geldiğinde, her zamanki gibi dikkat ettim, otobüse binerken şoförün yanında bilet basan insanlar aynı donuk ifadelerle geçtiler yine… Bir “Günaydın!” demeyi esirgeyerek. Biletimi bastım “Günaydın” dedim. Şoför selamımı alırken kafasını kaldırıp yüzüme baktı otobüs hareket etmeden… Sanki tuhaf bir şey demişim gibi… Kendime yer bulup oturduktan sonra kitabımı çıkardım okumaya başladım ama her durakta kafamı kitabımdan kaldırarak insanları izlemeyi ihmal de etmedim. Her durakta insanların yüzlerindeki ifadeler aynı bedbinlikte olduğu gibi “selamsız bandosu” geçidi de devam etti…

Sonra yol boyunca zaman zaman şöyle bir etrafımı süzmeyi de ihmal etmedim. Kulağında kulaklık, dinledikleri müziğin sesi dışarıdaki yolcuları bile rahatsız edecek boyutta yüksek ve anlamsızca etrafına bakınan gençler, kafasını cama yaslamış uyuklayan insanlar… Akşamdan kalma oldukları belli bakımsız olanlar ya da aşırı bakımlı olanlar… Sanırsınız ki sabah sabah boya küpüne düşmüş otobüse binerken Holywood’da galaya gitmek üzere yola çıkmış… Yüzünde asabi bir yukarıdan bakış… Ama hepsi bir yana elinde kitap olan bir ben, bir yanımda oturan genç bayan… Bir iki tane de test çözmeye çalışan öğrenci… Anlayacağınız en az 35-40 kişilik bir insan grubunda okuyan 2-3 kişi…

Bir anda kitabımın kapağını kapatıp düşünmeye başladım. (Sabah okuduğum bir makaleden de etkilenmiş olsam gerek.) Küfür, şiddet, aldatma, ihanet, mafya… vb. filmlerin reyting rekorları kırdığı, insanların, hoşgörü, dürüstlük, asalet, erdem gibi duygularını yitirip, yolsuzluk, dolandırıcılık, yalan dolan işlerin prim yaptığı bir toplum olmamızı artık yadırgamamız gerektiğini fark ettim. Okumayan; kültürünü, dilini, dinini, geleneğini-göreneğini doğru özümsemeyen arafta kalmış insanlar topluluğu olmuşuz da haberimiz yok!…

Müslümanlığın sadece adını kullanan, şekilsel yaşayan ama erdemlerini yaşamayan bir millet olmanın acısını hissettim içim burkularak. Kimliklerde yazan” Dini: Müslüman” dan ibaret her şey birçoğunda.(İyi örnekleri tenzih ederek). Yani görüntü var içerik yok!…

Hristiyan dediğimiz, karşılarına geçip dinden imandan bahsettiğimiz toplumlar; insana saygı, hoşgörü, dürüstlük,selamlaşma… gibi erdemleri taşırken bize ait olan bu değerleri kaybetmiş olmanın karamsarlığı benim de yüzüme gölge düşürdü bu sabah…

Paylaşın herkes okusun ;

2 Yorum

  • Nuray Vural

    Çok güzel tespitler….. Düşüncelerimi yansıtmışsınız…. Tabi bir edebiyatçı diliyle çok da güzel anlatılmış….. Tebrik ediyorum…. Yaşadığımız bu güzel ülkemizin bu durumu içler acısı maalesef….. Ama sorun eğitimde… Eğitimsiz ailelerden yetişen eğitimsiz çocuklar ve onların da yetiştirdiği ve yetiştireceği eğitimsizler…… Derken okumuş, eğitimsiz, sevgisiz, saygısız, görgüsüz bir toplum oluverdik….. Kuan Tzu’nun sözü her zaman hoşuma gitmiştir…”Yüzyıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.” Maalesef insan yetiştiremedik… Sonuçlarına mahkumuz… Bir eğitimci olarak düşünüyorum, kendimi de suçlu hissediyor, bizler birşeyler yapabilirdik, yapamadık mı acaba diyorum… Sorunun sistemde olduğuna kanaat getiriyorum… Ailede iyi eğitim almamış çocuklara hiç bir şey katamadığımı görüyorum…. Yeni nesile baktıkça umutlarım tükeniyor…. İnşallah demekten başka bir şey kalmıyor… sevgi ve saygılarımı gönderiyorum…

  • Fahrettin Dogan

    Yillik Japonlarda okunan kitap sayisi 25 ile 30. Almanyada biraz bu citanin altinda, Türkiyede de kisi basina 1 ile 2 arasinda yapilan arastirmalarda öne cikmis durumda, esas olan bunu bu limiti üst sevilyeler cikarmak ,ana okulundan cocuklara sevdirerek mümkün diye düsünüyorum,bu vesile ile yazinizdaki vurgulamis oldugunuz önemli noktalar kendiliginde peydah olmus olacaktir degilmi?

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir