Elde Var

Bazen duvarda asılı guguklu bir saatin tik tak sesleri arasında kovalamaca oynayan akrep ve yelkovan hızında, bazen ard arda savrulan takvim yapraklarının uçarcasına tarumar ettiği günlerin, tren katarları gibi arsızca birbirini izleyen haftalara; haftaların aylara, ayların yıllara dönüştüğü ekspres kargo misali, hızla akıp giden zaman…
Ardında milyonlarca tarifsiz duyguyu, sayısız anıyla resmederek, hayatımızın duvarlarına astığımız ve zihnimizin derinliklerinde ebedileştirdiğimiz, bizler için paha biçilmez sanat eseri niteliği taşıyan anların bileşkesidir elde olanlar. Sil baştan yaşanamayan, tekrarı olmayan, sürekli ileri doğru, değişken bir hızda akan; küçük bir çocukken geçmek bilmeyen, gençlik yıllarında acımasızca harcanan, olgunluk çağında kıymetine vakıf olup, ölçülü kullanmaya gayret gösterdiğimiz o değerli mefhum…
Bir fotoğraf makinesinin objektifine takılan enstantanelerin kim bilir kaç takvim yılına sığan ya da sığacak olan görüntüleri… Fotoğraf albümüne yerleştirdiğinizde belli bir kronolojik sırada bazen mütebessim bir edayla izleyeceğiniz, bazen de dudak bükerek, içiniz yanarak bakıp geçeceğiniz belki de hatırlamak bile istemeyeceğiniz ya da yaşananların hiçbir anlam taşımadığını düşündüğünüz, irili ufaklı karelere sığan o cansız, ruhsuz bedensiz kâğıt parçalarında hayat bulan görüntüler… Zihninizin derinliklerinde oluşan fotoğraf albümündeki yerini alan siluetler, gittikçe artan sayfalarıyla belki de ansiklopedik bir seri oluştururken, her takvim yılı yeni bir albümü rafa kaldırmanın ağırlığı altında yorulan bedenler; kimi zaman taşıdığı yükün ağırlığından habersiz yoluna devam ederken, seneler geçtikçe farkına varır belini bükenin aslında zaman olduğunu. Geri dönüp baktığında yolun neresinde olduğunu bilemeden, akıp giden zamanın içinde harmanlanarak kaybolanın kendi olduğunu, belki fark ederek, belki de edemeyerek ilerler.
Sonra durup düşünür, zaman mıdır geçen, yoksa yaşadıkça biz mi çeviririz zaman çarkını ileri doğru?.. Zaman mıdır bizi tüketen yoksa biz miyiz zamanı tüketen?… Tıpkı yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan sorusunun cevabı gibi bir çıkmaz döngünün içine düşüverir birden insan. Sonra ne olursa olsun dönüp geriye baktığında “Elde ne var?” diye, farklı olan milyonlarca farklı sonuçla karşılaşıverir insan.
Zamanı, sevgi, saygı, alın teri ve güzellikle işleyenler emeklerinin karşılığını olgunluk çağını doyasıya yaşayarak çıkartırken, zamana meydan okuyarak bıraktıkları eserlerle hiç tükenmemiş bir isim olarak ebedileşiverirler.
Pervasızca zamanı tüketip, kendine ve etrafına zarar verenler, üretmeyip sürekli tüketenler de zamanın tozlu raflarında kaybolup yok oluverirler.
Yaşlı dünyanın takvim denen sayacının içinde saliselerin bile yeri geldiğinde değer kazandığı zamanın, herkesin elinde olumlu izler bırakması dileği ile…

Paylaşın herkes okusun ;

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir