GERÇEKLİK

Gerçeklik nedir ve neye göre belirlenmelidir?

Bir şeyin gerçekten doğru olup olmadığını bilmek mümkün müdür?

Peki, annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın, din adamlarının, bilim adamlarının, politikacıların, bürokratların, kitapların, dergilerin, gazetelerin, televizyonun, radyonun  ya da internette gördüğümüz her şeyin koşulsuz olarak doğru olduğunu düşünmek doğru mudur? …

Cevap hayırsa;  neyin gerçek neyin sahte olduğunu nasıl bilebiliriz peki? …

Araştırmadan, sorgulamadan, kendi mantık süzgecimizden geçirmeden bir şeyin doğru olup olmadığını öğrenmek mümkün müdür?

Herhangi bir konuyu incelemeden, hakkında kafa yormadan, sormadan, sorgulamadan, içselleştirmeden önce mantık süzgecimizden geçirmeden, olduğu gibi kabul etmek ya da reddetmek ne kadar doğru?

Hakikati arayan bir insan, her şeyden şüphe etmeyi bilmelidir o halde…

Son yıllarda yaşanan olaylar, tanık olunan ya da işitilen her şey birçok konuda güvensizleştirirken insanları, yalnızlaştırdı da aynı zamanda. En yakınına bile güvenememek kadar acı bir şey olamaz derken, münzevi hayatlar yaşamaya başladık koca koca şehirlerde.

Sormaktan, sorgulamaktan, bilmekten, görmekten, duymaktan en önemlisi de sevmekten sevilmekten bihaber insan yığınları oluşturmaya başladık ıssızlaştırdığımız hayatlarımızda.

Sanal dünyalarda oluşturduğumuz sahte yüzlerimizle, gerçekliği savunurmuş gibi görünürken, aslında hiç umurumuzda olmayan konularda bile sahte alkışlara tav olduk belki de.

Nepal’de 7,8 şiddetindeki depremde ölen insanlarla ilgili sosyal medyada paylaşım yapıp üzülmeyenleri eleştirildiğiniz paylaşımların ardından neler yapmaya devam ettiğinize bakın… Gerçekten üzülüyor musunuz o insanlar için?…  Yoksa kendi gerçekliğiniz de buymuş gibi mi görüntü veriyorsunuz sanal dünyaya? Yoksa sanal beğenilerle sahte mutluluklar mı yaşıyorsunuz kendi sahte dünyanızda?

BiSMARC’ın bir sözü var beni düşündüren “ İnsanları kandırmak istiyorsan, hakikati söyle.” Yani o kadar gerçekten uzak yaşıyoruz ki hiç kimse gerçekleri konuşmuyor etrafımızda. Söylediğiniz gerçekse bile hükmü yok oluşan yalan dünyada. Çünkü artık ayrıştırmaktan bile yoksunuz gerçeklik ve sahteliği birbirinden.

Nedir ki gerçeklik?

Çoğunluğun kabul ettiği midir?…

Peki herkesin bir gerçekliği olabilir mi?

Ya da herkesin kendine göre bir gerçekliği olmalı mı?

Gerçeklik algısının, çoğunluğun sözlerinden ileri gelmeye başladığı şu günlerde “Herkes böyle düşünüyorsa bir bildiği vardır, bu kadar kişi bu durumu kabullenmiş, onay vermişse gerçek budur, doğru budur…” düşüncesi revaçta ne yazık ki. Sormayı, araştırmayı unutup adam sendeciliği eklediğimiz umursamazlıklarımızla bencillik tohumları ektiğimiz bir dünyaya büyütüyoruz çocuklarımızı…

Peki ama gerçek böyle mi olmalı, doğru bu mudur?

Hayat dediğimiz şey çok bilinmeyenli bir denklem gibi; bu denklemin bilinmeyenleri her geçen gün artarken, bilinmezliklere gebe uçlar da bir o kadar artmaktadır.

“Dün gece düşümde gerçekliği gördüm. Sabah uyandığımda bir rüya olduğunu anlayınca çok rahatladım.”  diyor Stanislav Lec.

Gerçekten, gerçeklik bu kadar mı korkutucu?…

 

 

 

 

Paylaşın herkes okusun ;

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir