HAYALLERİYLE BÜYÜMEK VE HAYALLERİNİ BÜYÜTMEK

KİLİM GAZETESİ BADEN-WÜRTTEMBERG – OCAK / 2020

Mantık, sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.” Albert Einstein

İnsanoğlunun bulunduğu noktaya gelmesinin, bütün buluşlarının ilk adımı, kurduğu hayaller sayesinde olmuştur. “İmkânsız, bunu yapmak mümkün değil!” denilen şeylerin yapılması, hayallerin ürünüdür.

Çoğu zaman tembellik ve dikkat dağınıklığı gibi olumsuz kavramlarla ilişkilendirilen hayal kurmak düşüncesiyle bu yüzden çelişmişimdir hep. Ünlü Alman fizikçi Einstein’ın yukarıda yazdığım sözünü de bu sebeple her daim çok anlamlı bulurum. Zira bizler, akşam yastığa başımızı koyduğumuzda kafamızın ardında kenetlediğimiz ellerimizin tarttığı zihinlerimizde binlerce hayal kurarak büyümüş bir nesiliz.

Jules Verne’in; Aya Seyahat’ini, 90 Günde Devri Âlem’ini, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ını okurken o gün yalnızca hayalini kurabildiğimiz bu hikâyelerin geçen zaman içinde gerçekleşmesine tanık olmuş bir nesiliz.

Kara Şimşek (Knight Rider)  filmini izlerken saatiyle konuşup arabasını yanına çağıran sonra da “KITT” adını verdiği bu arabayla sohbet edip maceralara atılan David Hasselhoff’la; Uzay Yolu adlı filmde moleküllerine ayrılarak bir yerden başka bir yere ışınlanan Mr. Spock ve Kaptan Kirk’le gençlik yıllarında, akıl almaz teknolojileri hayal etmiş bir nesil…

Düşünsenize yaklaşık yarım asırda inanılmaz bir hızla gelişen ve değişen bir dünyaya, hayalleriyle yön veren sanatçıların, edebiyatçıların yelken açtığı sularda, aklın ve mantığın bilimle kesişmesiyle, onca değişime tanıklık etmişiz. Yani hayalleriyle büyümüş, hayallerini büyütmüş bir nesiliz.

En önemli hipotezlerin, reddedilen teorilerin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için azmedenler sayesinde ortaya çıktığına tanıklık etmiş bir nesiliz.

Hayal kurmanın önemini nasıl reddedebiliriz ki?



Bundan elli yıl önce birileri cep telefonundan, internet teknolojisinden size bahsetseydi “Yok canım, olur mu öyle şey?” derdiniz. Ama bakın, o gün birileri hayal etmiş ve bugün o hayallerin gerçeğe dönüşmesinin nimetlerinden faydalanır olmuşuz.

O halde hayal kurmak kötü bir şey olmasa gerek!

Hatta çok gerekli bir şey olmalı…

Elbette hayalperest olmaktan bahsetmiyorum. Ömrünü hayal kurarak geçiren, kurduğu tozpembe dünyalarda yaşayan ve oradan hiç çıkmayanlar değil anlattıklarım. Atalarımızın dediği gibi “ Her şeyin azı karar, çoğu zarar.” çünkü.

Benim anlattıklarım çoğu insanın hayal kurmamamız gerektiğini söylediği bir çağda görmediğimiz, bilmediğimiz, dokunamadığımız ama hayal ettiğimiz bir dünyaya atacağımız adımı kararınca düşlemenin gerekliliği sadece. Yapmak istediklerimizin eskizi durumundaki hayallerin, belirlediğimiz hedefe yürüme yolunda atacağımız ilk adımlarımız olduğunu hatırlatmak.

Hayali olmayan insanlardan, yeni şeyler keşfetmelerinin beklenemeyeceğini; hayallerin, kutup yıldızı gibi yön gösterdiğini anımsatmak istiyorum.

Yani hayal kuran insanlar olmasaydı, belki de gördüğümüz her şeyi olduğu gibi kabul etmiş olacağımız için tüm yaşantımızın sadece tek bir gerçeklik üzerine kurulu kalacağından ve sadece sabit bir noktanın etrafında çok küçük hareketlerle dönüp duracağımızdan bahsediyorum. 

 Tüm bunlardan neden mi bahsediyorum?

Geleceğe adını yazdıracak gençlerin hiç şüphesiz hayal kurabilen gençler arasından çıkacağına inandığım için. Belki de Mr. Spock ve Kaptan Kirk’ün ışınlanma teorisinin gerçekleşebileceğine hâlâ inandığım, beklediğim ve bunu gerçekleştirecek gençlere ihtiyaç duyduğum için. Bu sayede trafik kazalarının önüne geçilebileceği hayalini kurduğum için…

Ben, bu hayalleri kurarken yüzüme çarpan acı bir gerçek yüzünden, genç anne, babaları, hayal kurabilen çocuklar yetiştirmeleri hususunda uyarabilmek için.

Zira ne yazık ki şu anda, hayalini yitirmiş bir nesle aşina bir dünyada yaşıyoruz ve farkında değiliz.

Geleceğe dair hiç bir hayali olmadığını söyleyen öğrencilerin yüzüme çarptığı bu buz gibi gerçeğin soğuğu beni ürperttiğinden yazıyorum bu satırları.

Zihnimde, hayallerini yitirmiş bir gençliğin yalnızlığında dolaştıktan sonra yazıyorum. Karşılaştığım birçok gençten hayal kurmadıklarına dair itirafları işittikten sonra yazıyorum. Teknolojinin, sanal dünyaların, gençlerimizin hayal kurmasına engel olan her şeyin kontrol altına alınmadığı takdirde insanoğlunun geleceğine dair duyduğum endişeleri dile getirmek için yazıyorum…



Elbette istisnalar var; ama emin olun gençlerimizin büyük çoğunluğu amaçsız bir boşlukta yürüyor. Çünkü hayalleri yok! Onlar, ülkemizin, milletimizin hatta bu dünyanın geleceği, baş mimarları olabilecekken birileri ya da bir şeyler hayallerini çalmış, amaçlarını yok etmiş ve onları hedefsiz bırakmış. Ve tüm bu hedefleri, anlamsız kılmış onların gözünde.

Ve fark ettim ki geleceğe dair hiçbir fikri hiçbir amacı olmayan, dünyadan öylece elini kolunu sallayıp geçecek bir nesil yetişiyor. Varlığıyla bu dünyaya bir renk, bir iz bırakmak, bir fayda sağlamak gibi kaygıları olmayan bir nesil…

Hayal etmenin ve o hayalin peşinden gitmenin önemini bilmeyen bu nesle; alın teri, kararlılık ve çok çalışarak hayallerinin peşinden koşmaları gerektiğini ve bunun önemini lütfen sizler de her fırsatta anlatın.

Zira hayalleriyle büyüyen ve hayallerini büyüten yeni nesillere bu dünyanın çok ihtiyacı var.

2020’nin bu ilk yazısında tüm hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir