HAZAN, YİNE HAZAN YİNE HAZAN…
Her hazan, hüzne kalem kırdım ben. Tüm bedbinlikleri, kara bulutların terkisine sardım, alabora olan teknelerin güvertesinden attım. Sarsılan, inleyen, yıkılan göğün çatlağından, sızan ışığa bile umut bağlayıp göğün gümbürtüsüne gark olan kederin adını düşürdüm, sararan yapraklar gibi, kardım sarı gazellerin içine. Mutluluğu, yeşilden sarıya, sarıdan ala çalan yaprakların arasında aradım.
Çıplaklığından utanan, dallarının arasından süzülen gün ışığına küskün ağaçlar, ayıplarını açığa çıkarttığı için mi bilinmez göğe değil, yere indirmişti bakışlarını. Bense şemse teslim yüreğimi ısıtmasa da güneş, ateşe pervane olmuş kelebekler gibiydim şimdi. Kendi etrafımda semaya başlamış, bir elim göğü bir elim yeri gösterirken raks ediyordum sessizce.
Rüzgârın çaldığı ıslığın melodisine yüklemişken düşlerimi, benliğimden süzülen notaların dizekteki yerlerini savuruyor şimdi rüzgâr… Elimi, kulağımın arkasına koymuş dinlerken senfoniyi, resmigeçit yapıyor önümde, doğanın solan renkleri. (Nazire yaparak Haşim’e)
Hazan, yine hazan, yine hazan…
Sonsuz bir melodi olsan,
Adı gök kubbede asılı kalan.
Sonra, ebemkuşağından sarkan bir çocuk gibi, dönme dolabın koltuğundan aşağı baksan… Dilimde türkü, içimde heves, uçurtmanın kuyruğunda geleceğe süzülen bir umut olsan… Ben de Zümrüdüanka misali doğduğun küllerinden, solgun ışıklarından süzülüp, ferah rüzgârlarına kapılıp seninle birlikte bir bahardan başka bir bahara uçsam.
Kaşkolüme sarılıp, beremin altına saklanmadan, kollarımı iki yana açıp ardından koşsam koşsam… Her bahar yaşlanmadan, senin gibi aynı kalsam… Aynı ayva sarısı, elma yeşili, nar kırmızısının rüyalarına varsam, o koca renk cümbüşünün içinde hoplayıp zıplasam…
Gam, kasavet olmasa, parasızlık pulsuzluk, hastalık, savaşlar, kötülükler, bedbinlikler, hazan rüzgârında savrulsa; tüm kötülükler göçmen kuşların kanatlarında, uzak âlemlere gidip kaybolsa…
Yağmurların, bolluk, bereket getirse, yüreklerimizde iyilik güzellik, barış, sevgi tohumları yeşertse…
Hasat mevsiminde tüm güzellikleri toplasak, koysak cebimize;
Hazan, hüzünle değil, şenlikle anılsa…