İnsana Saygı

İnsana saygı… Ayırt etmeksizin, din, dil, ırk; sosyal statü, yaş, cinsiyet… vs. Yaratılmışların en şereflisi, en güzeli değil midir insan? Hepimiz, dinimizin öngördüğü, medeni yasaların tasdiklediği çerçevede eşit değil miyiz? Birimizin birimize üstünlüğü ancak iyi huyumuz, güzel ahlakımız ve insanlara olan saygımızla doğru orantılı değil midir?..

Bir Müslüman olarak biliriz ki, Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim, bütün insanların Âdem ve Havva’dan geldiğini ve eşit yaratıldığını söyler. “Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem (a.s.) ise topraktan yaratılmıştır” Hadis-i Şerifi, yaratılış noktasından bütün insanların eşit olduğunu ortaya koymuyor mu?

Neden tüm bu bilgileri yazdığımı düşünmenize gerek yok. Birçoğunuz tanık olmuşsunuzdur bu eşitsizliklere günlük hayatınızda. Herhangi bir işlem yaptıracaksanız, öncelik, iyi giyimli, şık ya da zengin görünen kişinindir. Ya da üst makama sahip, iş adamı, üst düzey yönetici vb. yetkililerdir öncelikli olan. “Bir dakika beyefendi, önce ben geldim, sıra benimdi” dediğinizde. Siz “ O kişi kim biliyor musunuz?” diye başlayan bir cümle ile karşılaşabilirsiniz.

Aslında o kadar özümsemişiz ki bu eşitsizliği, adaletsizliği, 8.yy’da elimize geçen ilk yazılı kaynak Orhun Kitabeleri’nde halk diğer birçok konuyla birlikte bu konuda da uyarılırken, 13. yy’da yaşadığı düşünülen, kültürümüzün mihenk taşlarından, halk kahramanımız Nasrettin Hoca’nın “Ye Kürküm, Ye!” fıkrasına bile konu olmuş, itibar sahibine iltimas geçilmesi hususu.

16. yy’a geldiğimizde “Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar…” diye başladığı “Şikâyetname” adlı mektubunda ünlü Divan Şairi Fuzuli, yine benzeri bir temaya değinirken, işlerin yürütülmesi için rüşvetin ön planda olması konusunu işlemiştir mektubunda.

Dolayısıyla hem kültürümüz, hem dinimiz, hem hukukumuz; iltimas geçmek, rüşvet, eşitsizlik konularını bu kadar yasaklarken; hayatımızın bir parçası haline gelen, dilimize, edebiyatımıza yansıyan bu davranışlar, şüphesiz benim gibi birçoğunuzu da rahatsız ediyordur.

Birkaç yazımda daha örneklediğim Avrupa’yı, bu konuda da örnek vermeden geçemeyeceğim. Eli kalem tutan biri olarak amacım;  Avrupa’yı övmek değil, burada yaşayan bir Türk vatandaşı olarak, aynı şeyleri kendi ülkemde de görme isteğindendir yalnızca.  Sözüm, Müslümanlık kelimesini sadece nüfus cüzdanında “Dini: İslam” dan ibaret olanlaradır. Her konuda ‘Müslamanız’ deyip de bu konulara gelince kulak ardı edenlere… Burada, Hıristiyan diye birçok kişinin beğenmediği insanlar, bizim dinimizin, kültürümüzün, örfümüzün, ananemizin tasvip ettiği bu davranışları uygularken, bizim insanlarımızın uygulamamasıdır, içimi acıtan. Gözlerimi kapatıp, görmemezlikten gelerek, deve kuşu gibi başımı kumun altına sokup yaşamış olurdum yazmasam.

Avrupa’da, en üst düzeyde yönetici ile birçoğunun dikkate alıp değer vermediği temizlik işçisini aynı sırada; işçi önde, yönetici arkada görebilirsiniz. Kim olduğu, işi, statüsü hiç önemli değildir burda insanların. Herkes, aynı haklara sahiptir toplumun gözünde. İşinden dolayı kimse küçümsenmez. Her yapılan işin kendince önemi ve değeri vardır. Çünkü o basit denilen iş yapılmazsa, büyük sorunlar ortaya çıkabilir. O halde o iş de çok önemlidir. Kimse bu yüzden göz ardı etmez o işi. Hatta burada, kimse kimsenin işini bile doğru dürüst sormaz. “Çalışıyor musun?” dur sadece sorulan. Kişi isterse söyler ne iş yaptığını, nerde çalıştığını.

Okul müdürü, öğretmenler ile öğretmenler odasında kol kola, omuz omuzadır. Şakalaşır, güler konuşur. İşe gelince, tüm ciddiyetiyle öğretmenlere görevlerini iletir. Kimse müdüre yakın olduğu için bir ayrıcalığa sahip olmaz. Siyasi bir liderin, iş adamının, müdürün arkadaşı sadece üst düzey insanlar değildir. Dışarıda, kapıcı arkadaşıyla da oturup sohbet edebilir. Bir şeyler yemeye içmeye, eğlenmeye gidebilir. Herkes eşittir, herkes insan…

Başbakan da trafik kurallarına uymadığında, sıradan bir vatandaşla aynı cezaya çarptırılır. Bir ayrıcalığı yoktur. Suç da, ceza da herkese aynıdır. Kişiden kişiye göreceli değildir. Yani, yasaların önünde de herkes eşittir. Dil, din, ırk, statü farkı gözetmeksizin. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun!? ” cümlesi kurulmaz o yüzden. Saygı, her daim esastır.

Burada, bunları görüp yaşayan bir insan, “Bizde neden böyle değil?” demekten kendini alamıyor bu nedenle. “Bizde neden böyle değil?” demeyeceğimiz, insana daha çok değer verilip, saygı gösterildiği günlere!…

Paylaşın herkes okusun ;

1 yorum “İnsana Saygı”

  1. Çelebi Kaptan

    lk önce blogunuzun düzenlemesine hayran oldum, içtenlikle kutlarım . Bende, yeni bir blog sahibi olarak “wwwcelebikaptan.wordpress.com” müsadenizle ,sizden örnek alacağım .
    Makalenizin içeriği ise ayrı bir tad bırakıyor hassas dimağlarda . Ancak sizinde satırlarınızda şikayet ettiğiniz üzere toplum yapısının değiştirilmesi planlı bir savaş.Geçmişte bu halk böyle değildi ve yine geçmişte bütün dünya hayranlık ve özenti ile izliyordu ülkemi ve insanımı hatta “NE İDİK, NE OLDUK” kodlamasıyla internette bir arama yaptırırsak ,bugünümüz için utanacağımız çok nedenimizin olduğunu hatırlayacağız.
    Sizin serzenişlerinizin bir benzerini de büyük şair, gönül adamı Mehmet Akif ERSOY’da satırlarına “MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR” cümlesiyle nakşetmiştir.evet zaman geçmekte ve bu zamanı aleyhte değil de lehte tüketmenin vakti geçmekte yapılacak ilk iş çoluk , çocuk,genç,yaşlı,erkek veya kadın demeden eğitmek
    ÖĞRENMENİN YAŞI YOKTUR
    ben bu işin gönüllüsüyüm ,benim gibi düşünenlerin de neferi…
    En derin hürmetlerimle..Hakan ÇELEBİ (Çelebi Kaptan)

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir