İNSANIN İNSANLIĞA İHANETİ

Rejimleri ve sistemleri ne olursa olsun tarih boyunca ülkeler için en büyük sorun; devlet yönetiminde, siyasette, asker ve sivil bürokraside toplumu meydana getiren fertlerdeki kirlenme ve yozlaşmadır.

Yozlaşma, siyasal ve toplumsal süreçte rol alan kişilerin (bürokratlar, siyasetçiler, menfaat gurupları ve vatandaşlar) birbiriyle olan ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır.

Bu nedenle zannımca, iç içe geçen bazı kavramların öncelikle bir ayrıştırma işlemine tabi tutulması gerekir. Nasıl ki bazı pastaları yaparken yumurtanın sarısını ve beyazını birbirinden ayırıyor, birbirine karışmasına engel oluyorsak, işte bazı kavramları da aynı hassasiyetle ayrıştırmalıyız.

Hediye ne, rüşvet ne ?!…

Rivâyete göre, Hz. Ömer (r.a.)’in oğlu Abdullah (r.a.) bir deve satın alarak koruluğa salar ve deve orada semirir. Hz. Ömer (r.a.) çarşıda gördüğü bu semiz devenin kime ait olduğunu sorar. Oğlu Abdullah’ın olduğunu öğrenince onu çağırtır. Oğlunu dinledikten sonra: ‘Müminlerin yöneticisinin oğlunun devesini güdün, sulayın, semirtin… Olmaz böyle şey! Ey Abdullah, deveyi sat, sermayeni al, fazlasını devlet hazinesine (beytü’l-mal) koy’ der ve öyle yapılır.

Adaleti ile nam salan Hz. Ömer (r.a.)’in bu davranışı aslında birçok şeyi anlamamıza vesile olurken, hâlâ anlayamayanlar için öncelikle üzerinde durulup ayrıştırılması gereken bir sorunun ehemmiyetine istinaden hediye ve rüşvetin ayrıştırılmasına yönelik yukarıdaki soruya cevap aramak istiyorum.

Tıpkı haram ve mubah kelimelerini zaman içinde birbirine yaklaştırıp, haramı mubah saydığımız birçok şeyde olduğu gibi, bu iki kavramı da birbirinden ayırmak ve titizlikle değerlendirmek gerek kanaatindeyim.

Rüşvet, henüz iş görülmeden vatandaş tarafından görevli memura verilmektedir. Bu vesileyle kişi, haklı veya haksız, söz konusu kişiye işini gördürmekte, verilen hediyeyi bir menfaat aracı olarak kullanmaktadır.

Hediye ise; maddî ve manevî hiçbir karşılık beklenmeden, içten gelerek verilen bir şeydir. Hediyeyi veren kimse, bunun karşılığında ne bir iş yaptırma beklentisi içerisine girer, ne de verdiği kimseye bir minnet duyar.

Rüşveti alanın da, verenin de Allah’ın lânetine uğrayacağını bildiren Peygamber Efendimiz (as), zekât toplamaktan dönen bir vazifelinin yanında bulunan bazı şeyleri “hediye” diyerek kendi tarafına ayırması üzerine şöyle buyurmuşlardır:

“Tuhaf şey, bu adam (bir mal memuru olmayıp da) babasının veya anasının evinde otursaydı kendisine hediye verilir miydi, yoksa verilmiyor muydu, o zaman görürdü” (Buharî, Hibe:15)

Devletler, memuruna belli bir maaş takdir etmiştir. İlgili memurun hakkı, kendisine takdir edilen maaşıdır. Bunun dışında söz konusu çalışanın çeşitli bahanelerle insanlardan bir şey talep etmesi veya alması, hangi adı taşımış olursa olsun, rüşvetten başka bir şey değildir.

Yani rüşvet, vazifeli memura belli bir amaç uğruna, her kim tarafından olursa olsun, verilen bir hediyedir.

Bir posta memuru, vatandaşa bir mektup getirdiğinde mektubu alan kişi aldığı müjdeli bir haber karşısında memura içinden koparak bahşiş vermişse bu rüşvet değildir. Zira zaten o para verilse de verilmese de postacı o mektubu getirmiştir. Bu, kültürümüzde var olan bir geleneğin hayat bulmasıdır sadece. Yani hediyedir, rüşvet değildir.

Rüşvet ve yolsuzluk, toplumları içten içe kemiren, insanlar arasındaki kardeşlik ve muhabbet bağlarını bozan, huzur kaçıran büyük bir yaradır.

Rüşvet, yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık veya çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkardır.

Rüşvet, toplumsal bir hastalık ve kâinatta yaratılmışların en yücesi insanın, insanlığa affedilemez bir ihanetidir.

Bu yüzden, rüşvet ve yolsuzluğun hüküm sürmediği,  devlet yönetiminin, siyasetin, bürokrasinin, yargının ve yurttaşın, dürüst ve adil olduğu ülkelerde toplumlar feraha ermekte, dünya siyasetinde söz sahibi olmakta, toplumu meydana getiren üyeler de bu refah ve güçten paylarını almaktadırlar…

Artık rüşvet ne, hediye ne gerisine siz karar verin!… Sanırım başka söze hacet yok!

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir