Ayaz bir gecenin sabahı aldı seni bu yalan dünyadan,
Adın baki bilesin “Ayaz” kaydın olmasa da nüfusta!
Henüz 40 günlük minik bir bebekti o. Dünyaya gözlerini açtığında nereye geldiğini bile bilmiyordu. Tek tanıdığı anacığının kokusuydu belki de. Ona da doyamadan veda etti bir kelebek gibi kısacık ömrüne….
21. yy’da hâlâ evinde soğuk nedeniyle, zatürreden ölen insanların olması düşündürücü, bir o kadar da üzücü ne yazık ki.
İmam nikahlı eşi Çanakkale’de vatani görevini yapmakta iken çocukları 2,5 yaşındaki Berat ve Ayaz ile tek odalı kerpiç evde kalan Maviş Eşme’nin yaşam mücadelesi ve bu mücadeleye kimsenin destek olmaması da bir o kadar düşündürücü…
Maviş Eşme’nin çocuklarıyla kaldığı odanın pencere camlarının bir bölümü kırık olduğu için naylonla örttüğü halde yırtılan ya da açık olan pencereden içeri giren soğuğa karşı koyamayan minicik Ayaz’ın başlarken biten hazin hikayesi, yüreği olan herkesi kurşun misali derinden yaralamıştır eminim.
Eş dost yardımıyla geçinmeye çalışan, sokaklarda topladığı odunları yakarak ısınan bir kadın, 40 günlük bir bebek ve 2,5 yaşında bir çocuk… Demokratik, sosyal devlet yapısına yakışmayacak bir ilkellikte yaşam mücadelesi veriyor ve hiç kimse bunun farkına varmıyor!… Sonra bir üçüncü sayfa haberi olup unutulup gidiyor.
Hayır, böyle olmamalı… Konya’da kırk günlük bir bebeğin cenazesi on, on bir kişi cenaze namazını kılıp, küçücük tabutun içindeki soğuktan donan minicik bedeni toprağın en dibine gömdükten sonra her şey bitmemeli.
Evlat acısıyla bağrı yanan o annenin yüreğine şüphesiz ki su serpmek mümkün olmayacaktır. Ama başka Ayaz bebekler olmaması için, geride kalan 2,5 yaşındaki Berat’a bir şey olmaması için neler yapılıyor ya da yapılmalı, işte şimdi bunun takipçisi olunmalı. Yoğun siyaset haberleri içinde boğulmaktan kafamızı kaldırıp etrafımızda olanların takipçisi olunmalı, insanlığımızı unutmamalı, unutanlar uyarılmalı!…
Haber yapıldı, insanlar acıdı, üzüldü, olayın haber değeri bitti hadi rafa kaldıralım olmamalı amaç. Haberciler de bu işten sorumluluk çıkartmalı kendine, STK’lar da, o mahallede yaşayan komşular da en az devlet kadar sorumludur bu işten. Yardım edilemiyorsa, yardım edebilecek kurum ve kuruluşları bulmak, onları buralara yönlendirmek ya da o kurumlara kişiler hakkında bilgi vermek de vatandaşlık görevimiz olmalıdır.
Büyük bir çoğunluğu muhafazakar geçinen insanlarımıza “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir.” Hadis-i Şerifini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?…