İZLENİYOR MUYUZ?

KİLİM GAZETESİ, BADEN-WÜRTTEMBERG, HAZİRAN 2021

Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur.

Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında arkası görünebilen hücreler olsun. Bu hücreler, kuleden bir ışıkla aydınlatılıyor ve bütün hücreler görünebiliyor olsun. Yani ışığın hücreye vurması ile içerideki siluetler görünebilsin ama hücrelerdeki insanlar hiçbir surette kuledeki kişiyi göremesinler. Bu, gözetleyici, kulede olmasa bile mahkûmların bunu fark edememesi demek. Burada önemli olan hücrelerdeki kişilerin otomatik olarak sürekli gözetlendiklerini düşünerek hal ve hareketlerini ona göre belirliyor hatta kısıtlıyor olmaları, gözetlenmedikleri anda bile kuledeki kişiyi dikkate alarak davranışlarına otokontrol uygulamaları demek.

Bu düzen, 18.yy’da İngiliz filozof Jeremy Bentham’ın geliştirdiği ve adına Panoptikon dediği hiçbir zaman inşa edilmeyen bir hapishane modeli gibi görünse de sistemi, günümüz toplumuna sosyolojik bir yaklaşımla uyarlayan kişi aslında Fransız filozof, sosyolog Michel Foucault’dur.

Bugünkü yaşantımızda, insanların birbirinden haberdar olmasının gözetim olarak tanımlanması ne kadar doğru olur bilemem ama gördüğüm kadarıyla insanlar, sürekli olarak, başkalarının ne yaptığını bilmek, kendilerini diğer kişilerle kıyaslamak veya olası yaşayabilecekleri olumsuzluklardan korumak için başkalarını izleme ihtiyacı içindedirler.

Foucault, bu hapishanedeki mahkûmları, günümüz toplumunun çeşitli kesimlerindeki farklı sosyal statü, yaş ve meslek gruplarındaki insanlar olarak düşünerek onların çeşitli yöntemlerle (internet, telefon, çipler vb.) sürekli olarak gözetlendiği, izlendiği noktasına dikkat çekiyor. Zamane insanı, belki de kullandığı akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlarla; internetten indirdiği programlar, uygulamalar vb. aracılığıyla bilerek isteyerek kendisinin izlenmesine müsaade ediyor. Belki de müsaade ettiğinin farkında bile değil.

Ben de “Panoptikon”, bütünü (pan) gözlemlemek (opticon) adını verdiğim yeni romanımda, günümüzün belki de en hassas konularından birini, polisiye bir kurgu içinde okuyucularıma yansıttım. İnsanların mütemadiyen izlenmeleri halinde neleri yaşayıp nasıl hissettiklerini, sürükleyici bir maceranın içinde onlara yaşatmak istedim.

“Biri sürekli attığınız her adımdan haberdar olursa, sizi gözetlerse nasıl hissedersiniz?” sorusuna daha başka birçok soru ile birlikte cevap ararken belki de izlenmek, takip edilmek duygusunun insan üzerinde oluşturduğu paranoyaya dikkat çekebilmek!

Teknoloji ve insan aklının karşı karşıya geldiği bu romana eşlik eden duygular, okuma esnasında adrenaline dönüşürken hem sosyolojik hem psikolojik birçok olgu, sürükleyici bir macera içinde hissedilsin istedim. Böylece insanlar, çağın teknolojiyle birlikte evrildiği yeni bir döneme ve dünyada olup bitenlere dış gözle bakabilsinler.

Siber bir çağın gölgesinde yaşayan insanlar olarak 90’lı yıllarda eğlence olsun diye “Biri Bizi Gözetliyor” programlarıyla eğlenip güldüğümüz zaman dilimlerini çoktan geride bıraktık. Artık belki de gerçekten birileri bizi gözetliyor, izliyor, kim bilir?

Sağlıcakla kalın…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir yorum

  • M.M

    Harika bir yazı. Kitabı okumayı da en kısa zamanda halledeceğim. Gerçekten çok merak ediyorum. Eminim çok güzeldir. Emeğinize sağlık Hümeyra hanım.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir