KAR=TATİL=?

Bundan uzuuun yıllar önce çocukluğuda yaşadığım, öğrencilik yaptığım Avrupa kentine yıllar sonra bir eğitimci olarak gitme imkânım oldu. Çocukluğumun, anılarımın kentine yeniden gitmek heyecan vericiydi ancak hatırladığım o şehri çok değişik bulup anılarımı yakalayamamak endişesi yoktu içimde desem yalan olur.

Şans bu ya öyle bir yerde görevlendirildim ki çocukluğumun geçtiği o kasabanın bağlı olduğu şehir merkezindeydim. Yerleşme aşamasının ardından hatıralarımdaki evi, adresi bulmayı düşündüm öncelikle. Daha küçücükken babamın “Kaybolursan bu adresi sakın unutma. Bu adres evimizin adresi, seni bize ulaştırır.” dediği geldi aklıma. Tabii o zamanlar cep telefonu yoktu hatta ev telefonları da pek yaygın değildi. Rahmetli babamın okul çantama yazarak koyduğu ve hafızama kaydettiği o adresi düşündüm. Yıllar sonra, büyüdüğüm evimi bulmaktı tek gayem.

İçimden bir ses, bu adresin, 30 yılı aşkın bir sürede çoktan değişmiş olabileceğini söylerken, bir başka ses de denemekle bir şey kaybetmeyeceğimi söylüyordu. İkinci ses haklı çıktı, kapı numarasına kadar tek bir harf, tek bir rakam değişikliği yoktu adreste. Navigasyona yazdım ve şehrin merkezine yakın tarihi bir kale yoluna ait bir yokuştaki evin yoluna geldiğimde yolu tanıyarak çok mutlu oldum. Sonra içimden Avrupa’daki şehircilik anlayışına bir kez daha hayran oldum. Zira gençlik yıllarımda yaşadığım Türkiye’deki evimin adresi; sokak adı ve ev numarası benim hatırladığım kadarıyla bir kere değişmişti ama ondan öncesinde de daha farklı sokak adı almış olduğunu duymuştum.

Ne yazık ki bizde sokak adı, bina adı, ev numarası değiştirmek yöneticilerin canı istediğinde, daha önceki ismi beğenmediği takdirde, birinin gözüne girmek istediğinde, sokağın adı hükümsüzleştiğinde(?) değiştiriliveren çok da önemli olmayan uygulamalar gibi görünüyor. Dün ismini verdiğimiz önemli bir kişinin adı, yarın yolsuzlukla anılabildiğinden adı verilen okula yeni bir isim verilebiliyor. Ya da caddeye verilen önemli bir komutan ismi, bir siyasi şahsiyetin ismi, yarın başlayan bir yargı sürecinde adı geçen zanlı olabildiği için cadde adı değiştirilebilen bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Sanırım adreslerdeki isimleri sabit tutmak en başta bu yüzden zor bizde.

Neyse, Avrupa’daki evimden bahsetmekteki asıl amacım, çok dik bir yokuşta olan evimizin kış şartlarında, yoğun kar ve buzlanma düşünüldüğünde inilmesi ve çıkılması zor olduğunu belirtmek içindi aslında. Malum Avrupa’nın coğrafyası ve iklimi düşünüldüğünde aylarca soğuğu, kışı, karı bitmeyen şehirler gelir gözümüzün önüne.

İnanın, 30 sene önce nasılsa, şimdi de tıpkı adres gibi kurallar ve işleyiş de aynıydı şehirde. Ne çocukluğumda öğrenci iken ne de günümüzde eğitimciyken kar yağdığı için bir gün tatil edilen okul görmedim. Küçücükken o sarp yokuştan nasıl hiç kaymadan inebiliyorsam, 30 sene sonra da inebiliyordum. Onca kar kış şartlarında sabah kalktığımızda yollardaki karlar temizlenmiş ve tuzlanmış olurdu. Tüm araçlar normal zamanlardaki gibi trafikte tehlikesiz yoluna devam ederdi ki hâlâ sorunsuz devam ediyor.

En önemli konulardan biri de vatandaşların bilinci ve onlarda bu bilinci uyandıran yönetimler, yaptırımlar ve uygulamalardı bence.

Belediye ne kadar araç trafiğine açık yolları temizliyorsa, vatandaş da evlerinin önünü sabahın erken saatinde işine gitmeden kalkıp aynı ciddiyetle temizliyor, tuzluyordu; hâlâ da tuzluyor. Kimi içinden gelerek kimi yapmak zorunda olduğu için belki. Ama sorumlu bir vatandaş olarak herkes evinin önünü temizleyip tuzluyor Avrupa’da. Her ne nedenle olursa olsun, önemli olan kaldırımların da bu vesileyle temiz ve risksiz olmasıydı aslında. Çünkü vatandaş biliyordu ki evinin önünü temizlemediği takdirde, evinin önünden yürüyerek geçen herhangi birinin başına bir şey gelse (kayıp düşse) tüm hastane masraflarını ödemekle mükellef. Hal böyle olunca; masraf altına girmektense sabah beşte kalkıp evinin önünü temizlemeye razı oluyor insanlar.

Yani kış geldiğinde her vatandaşın evinde sokağı tuzlamak için tuz, temizlemek için kürek ve süpürgesi bulunuyor mutlaka. Dolayısıyla kar manzarasında okula, işe gitmek hayatın akışı kadar normal oluyor kara kışı bol Avrupa’da. Kimse kar yağarken “Acaba yarın okullar tatil olur mu? … Neden hâlâ bir açıklama gelmedi ?…” diye düşünmüyor çünkü. Gökyüzünden lapa lapa yağan, uçuşurken birbirine hiç dokunmadan özgürce savrulan tanelerin güzelliğini düşünüp keyfini çıkarmaktan öte bir düşüncesi olmuyor insanların.

Paylaşın herkes okusun ;

  1. Jale Özel

    Medeniyet bu olsa gerek…Okulları tatil etmek çaresiz insanların çaresi maalesef.
    Sokak isimlerinin de değişmesi Belediye Başkanlarının ve meclis üyelerinin ufkunun göstergesi gibi…

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir