KAYMAK
Ben bu ülkenin vatandaşıyım demekle olmuyor vatandaşlık. Vatandaş olmanın da şartları ve sorumlulukları var çünkü. Bu ülkenin vatandaşıyım diyen herkesin yerine getirmek zorunda olduğu görevlerden bahsediyorum…
Öncelikle vatandaşların hak ve görevlerini bilmesiyle başlar bu sorumluluk.Demokrasiyle yönetilen bu topraklarda; cumhuriyetin ve demokrasinin ne anlama geldiğini bilen insanlara ihtiyaç vardır sonra. Zira demokrasiyi bilmek; onun vatandaş olan insanlara sunduğu eşitlik, özgürlük, hak ve adaletin nerede başlayıp nerde bittiğini anlaması, inanması ve benimsemesi demektir.
Demokrasiyi gerçekten anlayıp benimseyen insanların zaten yasalara uyması, diğer insanlara karşı hoşgörülü ve saygılı davranması, şiddetten yana değil de barıştan yana olması, adaletsizliği ve her türlü ayrımcılığı reddetmesi esastır.
Seçme ve seçilme hakkı olan her vatandaşın bu sorumluluğunun bilinciyle oy kullanması demokrasilerin en önemli özelliklerinden biridir. Ne istediğini bilen, ülkesinin ve gelecek nesillerin huzuru, mutluluğu, kalkınması; sınırları şehit kanıyla çizilen bu güzel yurdun bekası için en doğru olana karar verebilmek de iyi vatandaş olmanın gereğidir. Bu büyük sorumluluğu yüreğinde hisseden her insan ülkesi için, duyguları ile değil mantığıyla hareket etmek zorundadır bu nedenle…
Seçme ve seçilme hakkını kullanan, vergisini veren, askerliğini yapan, kanunlara ve kurallara saygılı olan her vatandaş da ülkesinde özgür, adil ve yasalar önünde eşit muameleyi hak eden bir yaşantıyı kendini yönetenlerden bekleme hakkına sahiptir.
O halde Türkiye, haydi oy vermeye!..
Unutma, sen nasıl istersen öyle yönetilirsin, tıpkı Peygamber Efendimizin de dediği gibi: “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” (hadis) Keyfiyetiniz ne ise, başınızdakilerin keyfiyeti de o olur. Siz nasıl bir kaynak iseniz, başınızdakiler de o kaynağın mahsulüdür yani.
Tahir Efendiden bahsedersem işin özünü de söylemiş olurum herhalde.
İlk meclis milletvekillerinden Tahir Efendi adında bir zat vardır. Bu zat, ulemadan hatırı sayılır bir kişidir. Diğer milletvekilleri meydanlarda nutuk atarken, Tahir Efendi, bir köşede hep susmayı tercih etmektedir. Ancak taraftarları ısrar eder ve Hocayı da bir miting meydanına çeker ve bir meydanda konuşmaya ikna ederler. Ancak Tahir Efendi, az fakat öz konuşan bir insandır. Onlara az-öz şunları söyler:
“Ey cemaat, şunu biliniz ki, siz; “müntehib”siniz (seçen) . Ben ise; “müntehab”ım (seçilen). Gideceğimiz yer ise; “müntehabün ileyh”dir (kendisi için seçim yapılmış yer, meclis ). Sizin yaptığınız işe de “intihab” (seçmek)denir. İntihab ise “nuhbe”den gelir. Nuhbe, kaymak demektir. Unutmayın ki, bir şeyin altında ne varsa kaymağı da o cinsten olur. Yoğurdun üstünde, yoğurt kaymağı, sütün üstünde süt kaymağı, şapın üstünde de şap kaymağı bulunur.”
Sizin kaymağınız ne?…