KOL KIRILIP YEN İÇİNDE KALMAYACAK

               Kol kırılıp yen içinde kaldı kalalı bu haldeyiz. Geride bıraktığımız 365 günde 381 kadın öldürüldü erkekler tarafından. Bağırmak, sesini duyurmak yerine susmayı öğrettiğimiz ne yapsalar ayıp saydığımız, namus kelimesini sarıp sarmalayıp sadece onların sırtına sardığımız, mağduriyetini, başına gelenleri söylemek yerine mağdur eden kişiye mecbur bıraktığımız kadınlarımız, kırılan kollarını yen içinde tutabilmek için ölüyorlar, öldürülüyorlar bir bir.

               Yok efendim, kol kırılıp yen içinde kalmayacak, kalmamalı! Kol kırılmadan tedbir alınmalı. Alınamamışsa, kırılan kola dokunan eller kırılmalı. Kırılmalı ki bir daha dokunamasın, dokunamasın kimse.

               Kızın mı var derdin var; erkeksiz evde duman tüter mi?; Kız doğuran tez kocar; Kızını dövmeyen dizini döver; Oğlan olsun, deli olsun, ekmek olsun kuru olsun; bir kızı bin kişi ister bir kişi alır… Sanki pazardan elma alıyorlar! Açın interneti ben en hafif olanlarını seçtim. Yazmaktan bile imtina ettim çünkü. İnternette arama motorlarına yazın, bunlar gibi (daha da ağır olanları) onlarca atasözümüz literatüre girmiş. Kanıksamışız yani. Kanıksatılmış! Doğuştan… Üstelik bu durumu da kanıksatılan kadınlar kanıksatmaya devam ediyor. Tekerleme gibi oldu değil mi? Ama maalesef durum böyle.

Önce yıllar yıllar öncesine dayanan bu atasözlerine bir sünger çekmeyi başarmalıyız. Zihinleri bu cinsiyetçi söylemlerden temizlemeliyiz. Kadın ve erkeğin eşitliğini sözde değil, zihinde ve yürekte önce annelere kanıksatmalıyız. Ne erkeğin kadını ne de kadının erkeği incitmesinin doğru olduğunu, herkesten önce kadına kanıksatmalıyız ki yetiştireceği çocukları da hayata doğru hazırlasın. Çünkü ne sürekli ezilerek büyütülmüş bir kız çocuğu ne de sürekli pohpohlanarak büyütülmüş erkek çocukları bizim isteğimiz. Yani bizim asıl ihtiyacımız bilinçli ve eğitimli anneler.   

Erkekler doğuştan elde ettikleri üstünlükle kendilerini “aslan parçası!” zannederek kükrerken kadınlar da ormanların kralının aslanlar, pardon erkekler olduğunu sanarak kendisine kazandırılan şartlı refleksle hayatını sürdürmeye devam ettiği müddetçe bu kadın cinayetlerini bitirmemiz pek kolay olacak gibi görünmüyor.

O halde, yeni yıldan iki gün önce ayyuka çıkarıp bugün sessize aldığımız bu cinayetler işlenmeye devam mı edecek? Hayata bakışımızı değiştirmeyip bu kafaları devam ettirdiğimiz, geçmişin hatalarından ders almayıp fikri sabit olarak hayatımızı sürdürmeye devam ettiğimiz, eğitime, ilime bilime hayatlarımızda yer açmadığımız sürece maalesef, evet!

Sosyal medyada, kendi aramızda ah’lanıp vah’lanmaktan öte bir şeylerin yapılması gerektiği aşikârken hak ettikleri cezalar bu canilere verilmediği sürece, evet!

İnanın üç gündür elim klavyenin üzerine gidip geri geliyor. Ne desek boş, kendimiz çalıp kendimiz oynuyor gibiyiz. Ama herkes elinden geleni dili döndüğünce anlatmalı, gücü yettiğince yapmalı.

Yılın bu ilk gününde en az bu Koronavirüs kadar hızla, tehlikeli bir biçimde yayılan bu eril egemen düşünceyi zihinlerden temizleyebilecek eğitim, inanç ve bilince ulaşabilmeyi, kadınların üstünlük değil sadece eşitlik isteyen tavrını anlayabilen insanların arttığı, sağlıklı bedenlere olduğu kadar sağlıklı beyinlere de sahip insanlar diliyorum dünyamıza.

Tabii ki, sevgi, saygı, huzur ve mutluluk da… Şiddet mağduru tüm kadınlarımıza güç kuvvet, metanet; hayatını kaybetmiş kadınlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir