KÜLLERİNDEN DOĞAN BİR MİLLET VE CUMHURİYET!
101. yaşın kutlu olsun asırlık koca çınar!
29 Ekim, bizler için sıradan bir gün değil; cumhuriyetle taçlandırdığımız bir milat, tek yürek olmuş bir halkın karanlıktan aydınlığa yürüyüşünün en büyük simgesidir. Bu yolun en önünde şüphesiz, milletimizin kalbinde taht kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk yer alır.
Bu nedenle Atatürk bizler için, askeri dehası ve öngörüsüyle sadece bir savaş kahramanı değil, aynı zamanda milletimizin uyanışını sağlayan eşsiz bir kıymettir. O, milletimize kendi kaderini tayin etme hakkını kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda dünyaya da ilham olmuş bir liderdir.
Hepimiz biliyoruz ki ulusumuz, verdiği çetin kurtuluş mücadelesi ile Anadolu topraklarında var olmak için kanının son damlasına kadar savaştı. Bir imparatorluğun yıkıntıları arasından yeniden doğmayı başaran milletimiz, Atatürk önderliğinde küllerinden doğarak; verdiği zorlu, özgürlük, bağımsızlık ve onur mücadelesinin sonunda ‘Cumhuriyeti’ kucakladı.
Atatürk’ün bizlere en büyük mirası, özgürlüğe olan inancı ve halkına duyduğu güvendi. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözüyle, halkın kendi kaderini eline almasının önünü açarak cumhuriyeti bize armağan etti. Bu anlayış, yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin değil; nice ulusların bağımsızlık mücadelesi veren halkları için de bir örnek teşkil etti.
Bugün geldiğimiz noktada cumhuriyetin önemini kavrayamayan ve ona zarar vermek isteyen varlıkların, cehaletten kararan gözlerini, kirli ellerini vatanımızın üzerinden çekmeleri için belki yeniden mücadele edilmesi gerekecek. Ama bu defa savaşımız; cehalete, bağnaz fikirlere karşı; ilimle, bilimle, aydınlık fikirli düşüncelerimizle birbirimizle kenetlenmek suretiyle olacak. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin özüne yakışacak, çağımıza uygun aydınlıkta, sağlamlıkta ve kararlılıkta! Çünkü bizler biliyoruz ki; cumhuriyetin kıymetini anlamak, sadece geçmişimize değil, geleceğimize de sahip çıkmak demektir.
Cumhuriyetin faziletini bilmeyenlere şunu bir kez daha açıklıkla ifade etmek isterim ki; cumhuriyet, toplum olarak sağladığı pek çok kazanımla, her bir bireye eşit haklar ve fırsatlar sunmuş; halk iradesini en üst düzeye çıkaran bir düzen getirmiştir.
Atatürk, “Benim en büyük eserim Cumhuriyet’tir” derken, bilinmesi gereken bu eserin sağladığı özgürlükleri, eğitimi, adaleti ve modernleşmeyi kastettiğiydi. O, cumhuriyetle her vatandaşın eşit olduğu, hukukun üstünlüğünün kabul edildiği bir düzeni inşa ederek, milletin öz benliğine, onuruna ve haysiyetine sahip çıkmasını sağladı.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdi, eğitimde fırsat eşitliği sağladı ve bu sayede sanatta, bilimde ve sporda ilerlemeler kaydedildi. Milletimiz, cumhuriyet sayesinde kendi kimliğini özgürce ifade edebildi, geleneksel bağnazlıkların ötesine geçerek çağdaş bir toplum yapısına kavuşuldu. Bu sayede ülkemiz, sanayi, eğitim, sağlık ve sosyal haklar gibi pek çok alanda köklü değişim ve yeniliklerle ilerleyebildi.
Atatürk, kurduğu cumhuriyetle kişilere değil, ilkelere dayalı bir yönetim getirerek, özgür bireylerden oluşan, geleceğe güvenle bakan bir toplum inşa etmişti.
Bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki cumhuriyetin erdemlerinin yitirildiğini bu nedenle doğru anlaşılmadığını görerek üzülüyorum. Oysa cumhuriyetin, egemenliğin ve özgürlüğün kıymetini bilmek ve ona sahip çıkmak en büyük düsturumuz olmalıydı. Oysa aklın, bilimin, kültürün ve sanatın ışığında daha çok aydınlanmış olmalıydık!
Zira Atatürk, cumhuriyeti “yükselen bir değer” olarak tanımlarken, Türkiye Cumhuriyetinin, modern dünyada saygın bir yer edinmesi için bunun bir gereklilik olduğunu ifade etmişti. Ve o, ülkemizi bu yolculuğa, kurduğu genç Türkiye Cumhuriyetine kazandırdığı bu payelerle yani halkın iradesine dayanan bir yönetim anlayışı ile uluslararası arenada ülkemizin itibarını artırarak ve dünya milletlerinin engin saygısını kazanmasını sağlayarak başlamıştı.
Bugün pek çok ülke, Atatürk’ün adını parklarda, caddelerde yaşatmakta, büstlerini meydanlarına dikmektedir. Çünkü Atatürk, yalnızca bir asker ya da lider değil; dünyaya, halkına ve insanlığa “Yurtta sulh, cihanda sulh!” düsturuyla barış ve özgürlüğü miras bırakmış bir yol gösterici olmuştur.
Cumhuriyetin kıymetini anlamayan ya da önemini unutanlar için hatırlanması gereken gerçek şudur: Cumhuriyet, özgürlüğümüzdür. Cumhuriyet, her bireyin eşit olduğu, adaletin ve hukukun üstünlüğüne inandığımız bir yaşama biçimidir. Bugün bizlere düşen görev, bu mirası sahiplenmek, anlamak ve bu değerin ışığında geleceğe sağlam adımlarla yürümektir. Bu bayram, yalnızca geçmişin anısı değil; yarınlara duyduğumuz inancın simgesidir.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun; bağımsızlık meşalemiz hiç sönmesin.