LÂL Ü KELÂM
Kelimeleri tutsak cümleler ülkesinde yol almaya çalışan kalemşorlar gibiyiz. Meczuplar ülkesinde yel değirmenleri ile savaşıyoruz.
Alegorik şemsiyelerin altına saklanıp paratoner görevi yapan sözcüklere tutsak ettik belki de edebiyatımızı.
Yazın dünyasının mahremiyetine kurban edilen nice yazılar, sancılı edebiyata gebe duygu ve düşüncelerle yoğurduğu nice kıymetli eserleri saklarken bağrında, kelepçelenmiş çığlıklarını işitiyorum zindanlara prangalanmış cümlelerin.
Kutsanmış kadehlerde sunulan meyin eşliğinde meşk eden kalemler lâl olmuşsa sormak gerekmez mi “neden?” diye. Zira *bezm-i elestte reva mıdır sakinin kelam-ı aşkı sunmasını engellemek, zindanlara mahkûm etmek ruhların derinliğinden kopup gelen serzenişleri gizlemek?
Hâşâ ayıpsa aşikâr etmeyiz, lebdeğmez değil ya, mühürleriz iki lebin arasına, yüreğin salıverdiği **sitayiş dolu sözcükleri duymasın, bilmesin kimse diye.
Lakin hâşâ, adaletse eğer gaye, yakışır mı bize, ehl-i kalemlere meclisi kapamak. Niyetim laf-ı güzaf edip sadece lafazanlık etmek değil. Kalem ehliyle iki lafın belini kırmakken niyetim, bir dokunup bin ah işittim ehl-i kalemden. Meğer ne ***şikeste imiş gönülleri bilememişim. Gel gör ki ne çare, söz geçmez, siyaset meydanında incedir boynumuz kıldan.
Demem o ki mubahtır diye, kelam için kalem kırmasın ehl-i siyaset, zira adalette hakkaniyettir esas keramet ****ruz-ı niyette.
Laf düşmez erbab-ı kaleme, karşısında erkân-ı devletin aliyy-ül a’la ekâbiri varken, susar dil lâl olur, yazmaz olur kalem.
Fikret’in Rübab-ı Şikeste’si gibi benim de şikesttir kalemim; zira kan ağlarken içim kalem ayrı yazar gönül ayrı söyler bilirim.
Şimdi viran olmuş bahçe misali karışık, düşlerim, fikirlerim… Zira gönlümden geçeni kalemim yazsa mühürler defterim.
Dedim ki; bu yazı ithaf olsun gönlünden geçeni aşikâr edemeyen kalem ehline. Tercüman olsun iki düşünüp bir yazan kelam cehdinin ahvaline.
Lakin yine de anlamaz ise derdin dermanı devr-i Tanzimat’ta değil Servet-i Fünun’dadır derim.
*bezm-i elest : Farsça’da “sohbet meclisi”
**sitayiş: övgü
***şikeste: kırılmış,kırık
****ruz-ı niyet: aydınlık, iyi niyet
*****ceht: çabalayan, gayret eden