MÜSTAHAK

“Türkiye’de, benzin fiyatlarına art arda zam yapılması Japon medyasının da dikkatini çekti. Japon haber kanalı Asahi TV’nin Orta Doğu muhabiri ve kameramanı benzin istasyonlarını görüntüleyerek, akaryakıt zamlarıyla ilgili haber yaptı.”

Bu, bugünkü yazılı basının gündemine gelen ama aslında bizler için sıradan bir konu !… Birçok şeye alışan insanlarımızın yapılan zamlara da alıştığının bir göstergesi.  Zira artık zamlar karşısında da tepkisiz, duyarsız, umarsız bir durumdayız. Tepki göstersek de göstermesek de durum değişmiyor zaten, mantığından hareketle herkes olduğu gibi yaşamaya devam ediyor.

Dünyanın en pahalı benzinine sahip ülkeler sıralamasında başlarda olma heves ve gayretimizle  –daha önemli konularda kendimizi göstermek dururken- benzin fiyatları konusunda Guinness rekorlar kitabına girmek için çok fazla bir mücadeleye ihtiyacımız yok sanırım. Döviz gibi yükselen bir trendle liderliği elden bırakmayan petrol ürünlerinin fiyatları, acaba döviz yerine petrol ürünleri mi stoklasak düşüncesine kadar sürüklüyor belki de insanları.

Türk gazetecilerin sorularını cevaplayan Asahi TV muhabiri Motoi Araki, Türkiye’de akaryakıtın bu kadar pahalı olmasına şaşırdığını ifade ederek “Türkiye’nin en yüksek benzin fiyatlarına sahip olduğunu bilmiyordum, Türkiye’de öğrendim. Japonya’da ortalama litre fiyatı bir buçuk dolar ve oradakinin pahalı olduğunu düşünüyordum. Burada ise iki buçuk dolar civarı. Buradakini görünce çok şaşırdım” demiş.

İşin ilginç yanı bu fiyat Japonya’da olsa Japon halkı nasıl tepki gösterirdi? sorusuna verdiği cevap : “Japon halkı fiyatların böyle yüksek olmasına tabii ki kızardı. Eğer böyle bir şey olsaydı insanlar, araba kullanmak yerine toplu taşıma aracı kullanırlardı.” diye yanıt vermiş. Yani oluşmuş, var olan bir toplum bilincinden bahsediyor Japon TV muhabiri.

Oysa bizde ise aksine, aile başına düşen araç sayısı her geçen gün artmakta!  Bu da düşündürücü başka bir konu aslında…

Araç sahibi olmak ihtiyaçtan kaynaklanıyor mutlaka ancak sahip olunan aracı nerede nasıl, ne zaman kullanacağınızı da bilmek ayrı bir sanat olsa gerek. 10 metre ilerideki bir iş için yürümüyor araba götürüyorsak ya da toplu taşıma aracı ile çok rahat ulaşabileceğimiz bir yere de arabayla gidiyorsak o zaman bu zamlar da bize müstahaktır. Müstahaktır çünkü birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bilinçli bir tüketici olmadığımızın bir göstergesidir bu.

Zira bu akaryakıt fiyatlarına karşın piyasada dolaşan bu kadar aracın olması bu pazarda her zaman talep olacağı anlamına gelir. Araçlarımızı artan akaryakıt fiyatlarına rağmen aynı şekilde kullanmaya devam etmek de bir tür tepkisizliktir aslında. “Yapılan her zam kabulümüzdür.” demektir.

Aslında araç kullanımında kısıtlamaya gitmek, sadece aile bütçemize iyi gelmekle kalmayacak, belki de işin ucu bu fiyatları ayarlayanlara kadar uzanabilecek. “Az talep, az satış!”

Yeri geldiğinde toplu taşıma araçlarını kullanmayı kendine yakıştıramayan, kendini halktan ayrı bir sınıf gibi gören zengin kesim,  siyasi kesim, elit kesim gibi kategorize edilmiş, kendini halktan soyutlamış insanlar aramızda var olduğu sürece toplum olarak hareket etmeyi başaramayacağız ve toplum olarak hareket edemediğimiz sürece de, tıpkı bu zamlar gibi, istemediğimiz birçok şeye maruz kalmaya devam edeceğiz demektir.

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir