ONLAR,KANLARI İLE İMZALADILAR, CANLARI İLE ÖDEDİLER…
Enginlere sığmayan, koskoca bir tarihin yazıcılarının çocukları, torunlarıyız biz. Orta Asya’da açılan kapıların ardına, uçsuz bucaksız toprakları, akılla, mantıkla, ilimle, bilimle yönetilen koca bir milleti sığdırmışız biz. Saygı ve sevgiyle yoğrulmuş medeniyetlere, din, dil, ırk ayırt etmeksizin ev sahipliği yapmış bir ulusun mensubuyuz biz.
Elbette iyi günlerimiz olduğu kadar, sıkıntılı günlerimiz de olmuş bizim. Aydınlıkları, karanlıklara salmış, kimi zaman kader. Neşeyi de içmişiz kederi de… Ama hep geçmişiz o alacakaranlık kuşağından el birliği ile.
Lakin bir gün… Bir gün çökmüş bir karabasan üzerimize. Dışarıdan düşmanlar, içeriden hainler çekmiş kapkara bir örtüyü üzerimize. Kırılmış kolu, kanadı milletimizin. Çaresizlik çemberi içerisinde çırpınmış ama çırpındıkça daha çok batmaktan öte gidememişiz biz. Ta ki 19 Mayıs 1919’da Samsun’a doğan, milletin kırık kanadına şifa, dertlerine deva, yaralarına sargı olan o sarı saçlı, mavi gözlü adam gelene dek.
Ta ki Amasya’dan Sivas’a; Sivas’tan Erzurum’a; Erzurum’dan tüm vatan sathına dalga dalga yaydığı o ruhla “Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” mesajını vererek koca bir milleti yüreklendirip kenetleyene dek.
Mustafa Kemal, kurtuluş yolunda sadece bir milleti değil, zekâsı ile ruhunu kenetledi birbirine. Vatanının, milletinin bekası için tüm benliği ile bedenini siper etti hain düşmanın önüne. Edirne’den Ardahan’a; bir milletin yalnızca ellerini değil, ruhunu, benliğini, geçmişini, geleceğini kenetledi birbirine. İnandı ve inandırdı, Türk Milletinin asla ve kat’a başka milletlerin himayesine giremeyeceğine.
Çünkü biliyordu Türk’ün iman dolu göğsünü, vatanı için gözünü kırpmadan siper edeceğini. Muhtaç olunan kudretin damarlarında dolaşan asil kanda mevcut olduğunu hatırlatarak kurtuluş yolundaki meşaleyi milleti ile el ele yaktı. Onlar, artık tek yürekti, aynı mumun ışığına pervane…
Canları ile ödediler vatan borcunu, kanları ile imzaladılar Türk Milletinin bekasını.
Bugün bizler, canla yazılıp kanla mühürlenen bu mukaddes toprakların tapusunu elimizde tutarken bu koca tarihi yazmak bir yana, okumaktan ve anlamaktan bile aciz bir vaziyete gelmiş durumdayız. Artık yazılan yazılar bile sanal, kurduğumuz sanal âlemlerde. Herkes duygularını yazmak yerine, kopyalayıp yapıştırarak ifade ederken, vatanperverlik de yalnızca hologramlardaki görüntüler kadar gerçek bugün…
Kimin gerçek kimin suret olduğunu anlayamadığımız gibi kimin gerçekten vatanını, milletini, bayrağını sevdiğini kimin -miş gibi yaptığını anlamakta da güçlük çekiyoruz işte bu yüzden ne yazık.
Ama yine de içimiz ferah. Biliyoruz ki damarlarında o asil kanı taşıyan insanlar hâlâ mevcut bu topraklarda. Aslına sadık, Ata’sına ve atalarına,vatanına, milletine kayıtsız şartsız bağlı insanlar var hâlâ.
Lakin hayâ nedir bilmeyen, insanlıktan nasibini alamamış, vicdanlarında asil duygular barındıramayan ne idüğü belirsiz insanlar da mevcut aramızda. Onlar; bu ülke, bu millet için canı pahasına mücadele etmiş, koca bir milletle yekvücut olmuş, düşmanı dize getirmiş, cumhuriyetimizi kurmuş bir insana, Ata’sına, üstelik de hayatta olmayan bir merhuma, merhum annesine ve manevi kızına dil uzatabilecek kadar da küçülebiliyorlar ne yazık. Var mıdır bu davranışların dinimizde, örfümüzde ananemizde yeri?… Bu mesnetsiz insanları Allah’a havale ederek bizlere kurtuluş mücadelesi ile açtığı yolda aziz Türk Milleti ile birlikte yürüyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile bu topraklar için toprağa düşmüş şehitlerimize, ebediyete intikal etmiş gazilerimize rahmet hayatta olan gazilerimize minnetlerimizi sunuyorum.
Ruhlarınız şad olsun…
Saygı dua ve minnetle…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun…