Rengarenk
Kırılgan bir mum ışığı gibi sönük bir aydınlık ve ardında bıraktığı garip bir is… Elimle ovuşturduğum taş duvardan, ufalanarak dökülen kırıntılar misali minicik kurum parçaları… Naif, bir o kadar da teessürlü bir bakış ve derinliklerdeki gizem, bir girdabın ortasına düşmüş ama başı dik çırpınıyor, çırpındığını belli etmeden, yüzermişçesine… Hüzün mü göz bebeklerinin arkasında saklanan yoksa korku mu, izini belli etmeksizin ilerliyor yeni bir çıkış ararmışçasına…
Yokluğun, bir hengâmın içinde kaybettiği; bedenlerin, zihinlerle yek ahenk olup; hasretle vuslatını beklediği o sükun, çağın karmaşası içinde müebbede mahkum bir ömrü, nesli tükenmeye yüz tutmuş tüm duyguları aramak üzere, çıkıyor bir devr-i âleme.
„Rast gele!“ diyorum takasıyla denize açılan balıkçıya. İçten içe, göle maya çalan Nasrettin Hoca geliyor aklıma. Ümitvar olmak istiyorum nedense, yok olmaya mahkum duygulardan birini diriltmeye çalışıyorum kendimce belki de. „ Merhaba!“ diyorum güneşe dönerek yüzümü. „ Merhaba muhteşem dünya ve güzel insanlar!“ Sonra yüzüme dönen o teessürlü bakışları, endişeli yüzleri görüyorum etrafımda., Birden arkamı dönüyorum, bir ışık görüyorum uzakta, küçük sevimli, eli yüzü kirlenmiş, sapsarı saçları bronzlaşmış, bir çocuk… Ümit dolu bakıyor etrafına, ışık saçıyor gözleri. O ışık kaybolmasın hiç istiyorum. Başımı kaldırıyorum, arkasında bir ordu, gözleri ışıl ışıl parlayan… Onlar bizim geleceğimiz, umudumuz her şeyimiz bu ışıkları hiç sönmemeli diyorum…
Kurtarmak istiyorum kaybolan tüm güzellikleri, güveni, iyiliği, sevgiyi, paylaşmayı, dostluğu kardeşliği… El ele tutsunlar istiyorum, ayakları üzerine bassınlar yeniden. En sert fırtınalara meydan okusunlar, en çetin savaşların galibi olsunlar istiyorum. Müebbede mahkum olan ömürleri özgür bıraksınlar. Yeniden filizlensin fidanlar, yemyeşil olsun dünya, kalksın o is ve sis…
Birden, dönen girdabın içine atlıyorum kendim de kaybolmayı göze alarak. İçinden çekip çıkarmaya çalışıyorum, bir bir, kurtardığımı kâr sayarcasına. Yeter ki kurtulsun ümit, yeterki kurtulsun huzur, yeterki kurtulsun değerini yitiren ve hoyratça harcanan tüm güzel duygular!…
Bir buhar oluyor birden, bir duman yeryüzünden göğe doğru yükselen. Sonra rengârenk balonlar kaplıyor gökyüzünü. Çocuk cıvıltıları kaplıyor her yeri.
Evet, evet! Sevginin, dostluğun, huzur ve mutluluğun sesi bu; rengârenk… Sonra… Herkes gibi bu rüya hiç bitmesin istiyorum!…