![](https://www.humeyrakaya.net/wp-content/uploads/2020/10/H.jpg)
RÜYALARIN DİLİ
KİLİM GAZETESİ- BADEN WÜRTTEMBERG – EKİM 2020
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı da karışık, bazen Almanca bazen Türkçe gördüklerini söylediler.
Elbette bu bilimsel bir çalışma değil ama benim için veri niteliğinde… Zira gördüğüm kadarıyla kendi kültürüne, diline, milletine aşina olanların rüyaları da benliklerinin aynası mahiyetinde. Bilim insanlarının dediklerine göre rüyalarımızda gördüklerimiz, zihnimizin, benliğimizin, gün içinde yaşadıklarımızın, yaşayamadıklarımızın bir yansıması şeklinde rüyalarımızda tezahür eder. O halde rüyalarını bile kendi dilinde göremeyen bu gençlerimiz, dilimize ve kültürümüze yeterince aşinalar mı?
Neden bu konuda yazıyorum dersiniz? Okulların yavaş yavaş yüz yüze eğitimine yeniden başladığı şu günlerde sevgili ailelerimizin dikkatini bir nebze de olsa önemli bir konuya çekebilmek için.
Bir dili bilmek, bir kültürü tanımak zannedildiği kadar kolay değildir, emek ister. Hele de Türk Milleti gibi köklü bir ulusun mensubuysanız, bu dile ve kültüre hâkim olmak daha da zordur. Öyle, ben zaten konuşuyorum demek, kişinin Türkçe bilgisinin yeterliliğini göstermez. Türk Dil Kurumu (TDK) üzerinden bakıldığı zaman şu an güncel sözlükte dilimizde 616.767 kelime bulunuyor. Hele bir de bunların taşıdıkları yan anlamları, mecaz anlamları, atasözlerimizin ve deyimlerimizin zenginliğini düşünürsek bu sayı milyonlu rakamlara ulaşır. Bu veriler ışığında günlük kullandığımız 200-300 kelime ile böylesine zengin bir dil içinde bu dile ne kadar hâkim olunduğunun hesabını size bırakıyorum.
Bir öğrenci, eğitim hayatı boyunca, hangi ülkede yaşıyorsa, zorunlu olarak o ülkenin ana dilini, edebiyatını, tarihini öğreten dersleri okur. Mezun olduğunda her şeye tam hâkim olamasa da hatırı sayılır bir bilgi birikimiyle tamamlar eğitim hayatını. Edebi bir metni, resmi bir evrakı okuyup anlayabilir. Ve yanı sıra daha birçok şeyi… Bu, onun anadilidir ya da o mahiyette öğrendiği bir dildir çünkü. Öğrendiği ikinci yabancı dil, diyelim ki İngilizce. Onu da günlük yaşamında kullanabileceği ölçüde öğrenir. Okur, yazar, anlar. Öğrendiği ikinci dil hiçbir zaman onun ana dilini öğrenmesine engel değildir. Hatta öğreneceği diğer diller de. Yani Türkçe öğrenmek, çocuklarımız için aslında birçok Türk ailemizin düşündüğü gibi Almancayı öğrenmesine engel değildir. Aksine faydası vardır. Zira anadiline hâkim olan insanlar diğer dilleri daha kolay öğrenirler. Bu bilimsel olarak kabul görmüş bir bilgidir.
Peki, Almanya’da yaşayan Türk gençleri, dilimize yeterince hâkimler mi? Türkçe bir romanı okuyup anlayabilecek kadar dilimizi biliyorlar mı? Okudukları metindeki sözcükleri, deyim, atasözü ve diğer söz gruplarını tam kavrayabiliyorlar mı? Türkiye’ye gittiklerinde resmi bir daireye gidip bir dilekçe yazabilecek yeterliliğe sahipler mi? Bu zamana kadar sadece Almanya’da okuttuğum öğrencilerimi göz önünde bulundurarak cevap verecek olursam: Hayır. Ne yazık ki, hayır! Bunu sadece ben fark etmemişimdir sanırım.
Peki dilini tam anlayamayan gençlerimizin, kültürünü, dinini, geçmişini ve geleceğini iyi anlaması mümkün mü? Üstelik kendi diline hâkim olamayan bir insanın başka dilleri tam anlamıyla öğrenmesi de mümkün değilken!
O halde çocuklarımızın, gençlerimizin iyi yetişmesi için lütfen çocuklarımızı Türkçe ve Türk Kültürü Derslerine gönderelim. Dilimizi önce evlerimizde doğru kullanarak onlara örnek olalım sonra da bu dilin önemini gençlerimize anlatarak öğrenmelerine katkı sağlayalım, onları teşvik edelim. Şüphesiz ki çocuklarımıza dilimizi sadece evde konuşarak öğretmek yeterli olmayacaktır. Olsaydı, okullara ihtiyaç olmazdı zaten.
Sevgili Ebeveynler,
Temelini evlerinizde sağlam atarak yetiştirdiğiniz çocuklarınızı Türkçe Derslerine gönderiniz ki çocuklarınız hem dillerini iyi öğrensinler hem kültürlerine vakıf olsunlar hem de atalarını daha iyi tanısınlar. Unutmayınız ki küçük yaşlarda evde öğrettiklerinize, okullarda Türkçe ve Türk Kültürü Dersine devam eden Türk öğretmenleri büyük katkı sağlayacaktır.
Bu sebeple daha önce de dediğim gibi mutlaka çocuğunuzun eğitim aldığı okula Türkçe Dersi istediğinizi beyan edin. Bu da yetmez, eğer okulunuzda bu hizmet yoksa Türk aileleri olarak bir araya gelerek bağlı bulunduğunuz Başkonsolosluklarımızın Eğitim Ataşeliklerine yazılı olarak başvurun, Türkçe Dersi talebinde bulunun. Eğitim Ataşeliklerimizin internet sayfalarında yer alan online başvuru formlarını doldurarak da Türkçe Derslerine başvurularınızı gerçekleştirebilirsiniz.
Şüphesiz Eğitim Ataşeliklerimiz, çocuklarımızın bulunduğu okullarda, bu dersleri zaten açmış olmakla birlikte varsa, gözden kaçanları da sizlerin talepleri doğrultusunda dikkate alacaklardır. Emin olun bu sayede diline, kültürüne, değerlerine, örf ve adetlerine sahip ama aynı zamanda Avrupa’ya ve yaşadığı çağa ayak uydurmuş başarılı, aydın gelecek nesiller yetiştirmiş olacağız. Bu sayede adımızı, bayrağımızı yüceltecek ve Avrupa’da dalgalandıracak olan gençlerimizle yarın gurur duyacağız.
Ve sanıyorum yine bu sayede artık çocuklarımız, gençlerimiz kendi kimlik ve benliklerini oluşturarak Türkçe rüyalar görmeye başlayabileceklerdir.
Sağlıcakla kalın…
![](https://www.humeyrakaya.net/wp-content/uploads/2020/10/H.jpg)
![](https://www.humeyrakaya.net/wp-content/uploads/2019/11/H.Kaya-kaleminden-kare.jpg)