SEÇİM

İnsan şehrin, şehir de insanın aynasıdır. Hacı Bayram Veli’nin dediği gibi insanlar şehirleri inşa edelerken aslında taşın toprağın arasında ortaya koydukları kendileridir. Gönülde ne varsa şehir olarak ortaya çıkan, görünen de o olur. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk olanın şehri cennet bahçesi olmuştur. Gönlü aşk dolu olan yöneticiler yüzyıllardır; ruhu olan, güler yüzlü şehirleri insanlarla buluşturmuşlardır.

Demokratik ülkelerde, toplumun kaderini ilgilendiren genel kararları alacak olan temsilciler, özgür seçimler aracılığı ile belirlenir. Bu nedenle seçimlerin aynı zamanda siyasal partilerle seçmenleri bir araya getirerek; siyasal partilerle seçmenler arasında iletişim kurmak ve etkileşim sağlamak gibi önemli bir işlevi de vardır.

Yerel seçimlere yönelik geri sayım moduna geçtiğimiz şu günlerde, yerel seçimden çok genel seçim havası içinde düzenlenen mitingler, reklam ve tanıtımlar izlerken çevre kirliğinden, ifade kirliliğine, görsel kirlilikten, işitsel kirliliğe her çeşit kirlenmeyi yaşadığımız bir süreç içerisindeyiz.

Adına demokrasi şöleni dedikleri seçimleri, şölenden çok matadorların boğa güreşi yaptıkları arenalara çeviren siyasiler, durmadan salladıkları kırmızı örtüyle ortalığı kızıştırıp halkı germekten öte bir şey yapmıyorlar ne yazık ki…

Oysaki yerel seçimlerde şehircilik, şehirleşme ve buna ilişkin soru ve sorunlar tartışılmalı ve yapılması hedeflenen projeler insanlara sunulmalıydı… Seçmenlerin beklentisini bu yönde karşılaması gereken siyasiler, genel seçim havasında ülke geneline yönelik söylemleriyle meydanlarda boy gösteriyorlar.

Bir yazıda okumuştum; 27 Mayıs 1960 sonrası yapılan ilk yerel seçimlerde CHP adayı Mehmet Özbay ile Yeni Türkiye partisi adayı Ahmet Emre hem çocukluk ve gençlik arkadaşları aynı zamanda öz teyze oğulladır. Seçim çekişmeleri nedeni ile bir mahallede gençler, kavga ederlerken bunu duyan ve olay yerine aynı jeep ile beraber giden iki aday, gençlere hitaben yaptıkları konuşmada seçimin geçici olduğunu her ikisinin dost ve akraba olduklarını söylerler ve böylece çıkması muhtemel diğer olayları önlerler.

İşte aslında olması gereken ve demokrasi dediğimiz şey tam da budur!…

Bir diğer konu ise bahsettiğim, görsel, işitsel… kirlilik. Avrupa’da seçim dönemlerinde bunların hiçbirine tanık olmazsınız… Onlar seçime hazırlanır, seçmenleriyle buluşur, partilerinin yapmayı planladıklarını seçmenlerine anlatırlar ama daha demokratik platformlarda daha çevreyle dost ortamlarda… Ne sesleriyle sınava giren öğrencileri, hastaları, yaşlıları ya da gece mesaisi işten gelen insanları rahatsız ederler ne de reklam pankart, afiş, broşürleriyle etrafı kirletirler. Her şey olması gerektiği gibi demokratik şartlarda gerçekleşir.

Aslında ülkemizde de seçimlerde, partilerin merkez, il, ilçe, belde teşkilat binaları, seçim irtibat noktaları ve miting yaptıkları meydanlar dışında caddelere, sokaklara, çevre kirliliği yaratan bez afiş, bayrak, flama gibi malzemeleri yerleştirmeleri yasaktır. Bunları yapan partiler, Mülki İdare Amirleri, Savcılar ve Emniyet güçlerince uyarılmalı ve hatta haklarında cezayı takibat yapılmalıdır.

Daha demokratik ortamlarda yaşanacak nice seçimlere…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir