SELÂM

-1-


Gönül rahatlığı ile herkese selam verebilmek de bir özgürlüktür.

                                                                                                          Hümeyra KAYA

Saat sabahın yedi buçuğu…

Kısa bir süre önce taşındığım mahallemde, kaban, eldiven, kaşkol, bere derken; Almanya’nın keskin soğuğuna hazır vaziyette, evimden dışarı çıkıyorum.

Termometre -7 diyor ama hissedilen bence iki katı…

İkiz yüz metre yürümeden çapraz karşı pencereden bakan yaşlı bir adamcağızla gayr-ı ihtiyari karşılaşıyor gözlerim. Gayr-i ihtiyari diyorum, çünkü yakın bir tarihte geldiğim canım vatanımda, tanımadığım bir adamla göz göze gelmek büyük bir risk!

Hırlı mı hırsız mı, sapık mı yoksa… Neyse, siz anladınız ne demek istediğimi…

Adam, gülümseyerek  “Hallo!” (Merhaba/Selam) diyor. Bilmukabele gönül rahatlığı ile ben de “Günaydın” diyerek yoluma devam ediyorum.

İçim rahat, içim ferah… Güne, birine esenlik dileyerek başlamanın iç huzurunu yaşıyorum belki.

Başım dik, yürüyorum… Etrafın güzelliklerinin tadını çıkartarak yürümeyi unutmuşum bir süredir. Yeni fark ediyorum. Hava, daha tam aydınlanmamış ama olsun. Güneşin doğmasına yarım saat var, ne çıkar? Alacakaranlığı adımlıyorum. Günün en kalabalık saatleri, belki de bu saatler. Arabalar, otobüsler vızır vızır işliyor. İşe giden insanlar, okula giden öğrenciler, sabah yürüyüşünü, soğuğa rağmen ihmal etmeyenler…

Kendimce “selamlaşma” üzerine bir iç muhasebesi yaparak yürüyorum. O sırada yolun üst kısmında, yaşlı bir kadıncağızın, bastonuna dayanarak yavaş yavaş bana yaklaşmakta olduğunu fark ederek gülümsüyorum. Onca yaşına rağmen dinç görünüyor. “Grüß Gott” diyor. Aslında Kuzey Almanya’da daha yaygın kullanılan, özellikle de, aşırı muhafazakâr Katoliklerin kullandığı bir selam biçimi bu. “Allah’ın selamı üzerine olsun!” tarzında bir ifade. Belki de bizim Selamün Aleyküm’ün karşılığı. Gülümsememi yitirmeden aynı şekilde ben de cevap veriyorum. Dudaklarımızın arasından süzülen buhar mı yoksa bu selamlaşmalar mı havayı ısıtan, düşünmüyorum.

Bu konuda hiç değişmemiş Almanya. On yıl önce Stuttgart’ta yaşarken de aynıydı, otuz yıl önce Esslingen de yaşarken de…

Oysa biz, sokakta tanımadığımız birine, birbirimize selam vermeyeli yıllar yıllar oldu.  Bırakın sokağı, aynı durakta her gün otobüs beklediğiniz insanlara ya da aynı apartmanda yaşayıp, aynı asansöre bindiğimiz komşularımıza bile, tanımıyoruz diye, selam vermiyoruz.

Niye diye düşünüyorum, yine dönüp iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırıyorum.

Çünkü Avrupa’da ilkokul müfredatı eğitim üzerine kurulu, öğretim değil!

Önce davranış bazında eğitiliyor çocuklar; sosyal hayat, toplum kuralları (adab-ı muaşeret), trafik kuralları, gelenek görenek, din, el becerileri vs. Hatta birinci ve ikinci sınıfta karneye not yazılmıyor; sınıf öğretmeni, öğrencisi hakkında sadece uzun uzun görüş belirten değerlendirmeler yazıyor. Kırk küsur yıl önce benim karnemde böyleydi hâlâ da öyle. Onca zaman değiştirmediklerine göre verimli bir sonuç alıyor olmaları lazım. Ki aldıkları da görülüyor!

İlkokulda, saygıyı, sevgiyi, dostluk ve kardeşliği öğretiyorlar, yalan söylemenin ne kadar kötü; hırsızlığın, haksız kazancın ne kadar ahlaksızca olduğunu anlatıyorlar. Erdemli olmayı öğretiyorlar. Kurallara uyulmaması halinde sonucuna katlanılması gerektiğini öğreniyor öğrenciler. Çünkü
Avrupa’daki eğitim sistemi, ahlaklı insan yetiştirmeyi hedefliyor . Ahlakın olmadığı yerde öğrenilen bilginin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorlar çünkü.

İşte böyle değerli okurlarım, sadece selam vererek yola çıktığım ilk yazımda, yolumu yine eğitime çıkartıyorum ya, sanmayın ki yine eğitimci damarım kabardı. Aslında görünen köy kılavuz istemiyor!

Sadece adı bile Arapça “Slm” kökünden gelen dinimiz “İslam”ı düşündüğümde; büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ülkemde, neredeyse selamlaşmayı unuttuğumuzu, yabancı bir ülkede hatırlamak, tarihe düştüğüm acı bir not oluyor benim için. Hepsi bu…

Esen kalın…

Paylaşın herkes okusun ;

2 Yorum

  • Nuray Vural

    Ne kadar güzel bir konuya değinmişsin sevgili Hümeyra….. maalesef selamlaşmayı unuttuk… Şu küçüçük Ordu ‘da bile hemen her gün karşılaştığımız insanlarla selamlaşmıyoruz… Hatta daha önce evde görüştüğümüz, aynı okulda çalıştığımız birçok arkadaş bile sokakta başını diğer tarafa çevirerek geçiyor…. Niye böyle olduk?…. Her şey eğitimden geçer……

  • Necmiye Poyraz Keskin

    Tmm o eş dost,selamlaşma kültürü bir tarafa da bu gelişmiş ülkeler çok bikmiş ,bir o kadarda bencil oluyorlar.daha dün merkel açıklama yaptı.Türkiyenin daha fazla mülteci alma konusunda neden? Kendileri gayet rahat elin araplarıyla uğraşmıyorlar tuzları kuru imkanları var.her konuda ahkam kesiyor tele kukak görevi yapıyorlar.ben abd,İngiltere ve Almanyanın diğer ülkeler üzerinde hak ve görüş bildirmelerine katılmıyorum.ayrıca bizdeki selamlaşma,yardımlaşma,birlik beraberlk onlarda yok.biz yokluktada,varlıktada paylaşmasını bilen aynı sofraya oturabilen kanaatkar bir toplumuz.onlarda eksik olan bizde fazkasıyla var.ekonomik olarak zayıf bir ülkeyiz on l arındüzeyinde olsak neler paylaşacağımızı düşünemiyorum bile…aile,ymk, samimiyet,yardımlaşma,oaylaşma kültürümüz.insani yönümüz kıyaslanamayacak kdr fazla olduğunu görüyor ve düşünüyorum.sevgilerr

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir