SEN’LER ORDUSU ve BEN’LER


Kültür, sanat ve edebiyat dergisi  GELİŞİM ERZURUM  8. sayısında yayınlanmıştır.

SEN’LER ORDUSU ve BEN’LER

Kendine saygısı olmadan yaşayacaksa insan ne anlamı var hayatın?…

İnsan, en zor kendini aldatırmış.

Şerbeti az konulmuş tatlı, demini almamış bir çay, tuzu az konulmuş bir yemek gibidir kendine saygı duymamak. Anlamsızlaştırır, tatsızlaştırıverir hayatımızı. Çayınızın şekeri azsa bilirsiniz şeker konulması gerektiğini; çok koysanız şerbet, az koysanız yavan oluyorsa, o dengeyi nasıl tutturacağınızı en iyi siz bilirsiniz. Şekeri az geliyorsa “Hayır, iyi bunun şekeri…” deseniz de kendinizi kandıramazsınız.

Hatalı davranmışsanız, bunun bedelinin ne olduğunu da en iyi siz bilirsiniz. Kendine saygısı olan insan ya bu bedeli ödemeye hazırdır ya da o davranışı yapmaması gerektiğini bilir. Ama kendine saygısı olan insan, o hatanın bedelini ödememek uğruna asla kimliğinden, kişiliğinden taviz vermez. Hatasını kabul eder, başına gelecekleri sinesine çeker…

Kendine saygısı olan insan, bazen yapmak istemediği şeyleri, sırf doğru olduğu için yapar. Kendi zevklerinden, isteklerinden taviz verir ama doğru olanı, olması gerektiği için yapar. Yarın yüz yüze baktığı insanların karşısında alnı açık, yüzü ak olabilsin diye.

Kendine saygısı olan insan, yalan yanlış yere menfaati uğruna kendisini göklere çıkaran insanların dolduruşuna gelmez. Çünkü kendini iyi tanır. Hudutlarını çizmeyi bilir. Herkesi memnun etmeye çalışmanın, kendisinden taviz verdiği sürece yersiz ve anlamsız olduğunu çok iyi bilir.

İnsanları aldatan sahte tebessümlerle, yüze takılan masumiyet maskeleri, herkese şirin görünme gayretiyle dile gelen sahte sözcükler, bugün farklı resmetse de kişileri; dışı başka, içi başka bir sürü sahte ve kendine saygısı olmayan insan dolaşıyor ne yazık ki dünyada.

…mış gibi davranan ama rivayetten öte gitmeyen “sahte yüzlü” insanlar diyorum ben onlara. Kendilerine saygısı olmadığı için kişiliklerini yitirmiş, dış görüntüleri farklı zihinleri klonlanmış insancıklar… Kendisine saygısı olmadığı için çevresinden de saygı göremeyen zavallı insancıklar…

Durup düşününce üzülüyorum aslında onlar için. Acıyorum belki de… İçlerindeki özgüveni, içlerindeki ‘ben’i bulamamış, zihinlerinin gri hücrelerinde kaybolmuş, yeni bir ‘ben’ arayan ama ‘sen’ olan insanlar onlar.

Benliklerini yitirmiş başka bir beni aynen kopya etmek durumunda kalmış insanlar, insancıklar. Bu yaptıklarının basit bir kopya çekmekten öte; bir kimlik, kişilik kaybı olduğunu fark etmeden, kendilerine saygı duyamadan, başkalarına saygı duymak zorunda kalan sen’ler ordusu mensubu olduklarını fark etmeden, gün geçtikçe artan kendine saygısız sen’ler…

Gün geçtikçe, tek renk, tek ses, tek tip aynı fabrikadan aynı marka ve model üretilmiş insanlara dönüşen, sıradanlaşan, vasatlaşan, üretkenliğini yitiren toplumlar için; çok sesliliğini yitirme ve kakofoni oluşturma endişeyle; lütfen, kendine saygı duyan, kendini tanıyan, haklarını ve sınırlarını iyi bilen sağlıklı ben’ler yetiştirelim.

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir