-
ÖĞRETMEN
“Ve karanlıkla mücadele edecek meşalelerimizi ellerimizden bırakmak bize yakışmaz…” Dil ve Edebiyat öğretmenlerimle aram hep iyi olmuştur. Hem edebiyata hem yazı yazmaya hem de farklı dilleri, kültürleri tanımaya olan merakımdan olsa gerek. Lisede istemediğim halde matematik bölümü okusam da (O yıllarda, notları yüksek öğrenciler sayısal bölümlere devam etmek zorunda bırakılırdı.) üniversite sınavında tercihlerim hep sözel bölümlerden yana olmuştu. Sınav sonuçlarımız açıklandığında çok mutluydum. Sevdiğim bir alanda eğitim almaya hak kazanmıştım. Edebiyat öğretmenim “Hangi bölümü kazandın?” diye sorduğunda nasıl gururla “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği” dediğimi hiç unutmam. Ama asıl, öğretmenimin verdiği cevap aklımdan hiç çıkmaz: “Başka kazanacak bölüm mü yoktu!” Ve ardından hissettiğim hayal kırıklığı… O zamanlar öğretmenimin ne…
-
ÖZÜR DİLERİZ ATAM!
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu ve umutlu olsun… Yaşasın cumhuriyet! Mutluyuz, gururluyuz cumhuriyetimiz 100 yaşında! Doğum günün kutlu olsun Türkiye’m! … Ne güzel sözler bunlar, gerçekten ne büyük bir gurur ve mutluluk bizim için. Özgür ve çağdaş bir millet olmanın, insanca yaşamanın, sürü psikolojisinden çıkıp kendi kimliği, kişiliği, fikri ve görüşleri ile ait olduğu toplumda gerçek bir birey olarak insan olarak var olmanın adı çünkü cumhuriyet. Birlik ve beraberlik içinde verilen muhteşem bir milli mücadelenin sonunda, devrimlerle döşenen aydınlık bir yolda, büyük önder Atatürk’ün liderliğinde az zamanda büyük işler başaran bir milletin torunları olarak bugün hâlâ özlemle sadece geçmişi yâd ediyor, gelecekten aynı umutla bahsedemiyorsak az zamanda başarılan o işleri…
-
ZAFER
30 Ağustos Zafer Bayramı’mızın 100. yılında gururla ve minnetle… Zor yıllardı… Sakarya’da 22 gün 22 gece süren büyük bir mücadele sonucunda kazanılan başarının ardından düşman ordusu durdurulmuştu ama daha yapılacak çok iş vardı. Durdurulan düşman ordusunun yurttan tamamen atılması gerekiyordu. Bir yıl kadar süren hazırlık sürecinin ardından Mustafa Kemal Paşa, savaş yorgunu askerlerinin durumlarının bilincinde olduğu halde daha fazla beklenemeyeceğini de bilerek hareket etmek zorunda olduğuna karar verdi. Tüm ülke harap ve bitap düşmüştü ama bu yola “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek çıkmışlardı bir kere. Zaman, durma zamanı değildi. Takvimler, 26 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde ateşten kan kırmızıya çalan guruba önce keskin bakışlı bir çift mavi gözün gölgesi düştü. Saniyelerin dakikaları,…