-
EFSANE
Nice 96 yıllara… Yüzyıllar öncesinden bu güne kadar gelen efsanelerden anımsarsınız: Anka kuşu, oldukça uzun ömrünün sonlarına yaklaştığında öleceğini anlayarak kendisi için bir yuva hazırlar. Bu özel yuva için gerekli olan kuru dalları bir araya getirerek yuvasını inşa eder ve yuvayı çok özel bir sıvı ile sıvayarak oraya yerleşir ve kızgın güneş ışıklarıyla bu özel yuvanın tutuşmasını bekler. Sonra güneş ışıklarının etkisiyle tutuşarak yanan yuvanın içinde, kendisi de yanar ama aslında alevlerle yeniden hayat bulur ve yeniden doğar. Yanan yuvanın ardından yanmış küllerin içinde meydana gelen bir yumurta ve bu yumurta sayesinde yenilenen Anka kuşu artık küçük bir yavru olarak “sil baştan” başlar hayata. Atatürk, Türk Milletinin yaratılışına en uygun…
-
EN BÜYÜK BAYRAM
KUTLU OLSUN… “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun…” dedik biz her sabah. Tam 95 yıldır, cumhuriyetle taçlanan vatan aşkımız, hiç değişmedi yüreklerimizde. Her neslin, aynı çarptı yüreği. Işıl ışıl parladı cumhuriyet, al bayrağımızla göğümüzde. Her bir yıldız, aynı hilale göz kırptı şehitlerimizin kanı ile sulanmış kutsalımızın üstünde. Binlerce, milyonlarca yıldız aynı hilalde yekvücut olurken; özgürlük, ruhlarımıza çağlar öncesinden üflenmişti zaten. Sarı saçlı, mavi gözlü, koca yürekli bir adam, özgürlüğü perçinlerken yüreklerimizde, bir kez daha Türk olmaktan ne kadar mutlu olduğumuzu, gurur duyduğumuzu anladık. Çünkü Türk olmak, çalışkan olmaktı; Türk olmak, yükselmek, ileri gitmekti; Türk olmak, büyüklerini sayıp, küçüklerini korumaktı; Türk olmak, vatanını, milletini özünden çok sevmekti. Her sabah hep bir ağızdan…
-
BİR ADAM VARDI
Bir adam vardı kocaman hayalleri olan… Bir adam vardı, o hayallerine yüreğini koyup bir vatan sığdıran. Bir adam vardı, gök gözleri hep ileri bakan, Bir adam vardı, binleri değil milyonları önüne katan. İnanmıştı bir kere, inandırmıştı da; omuz omuza cepheden cepheye koşarken “ Ya istiklal, ya ölüm!” demişti bir kere. Hayalleri gerçek kılmak için Samsun’dan bir güneş gibi doğmuş, bütün elleri, yürekleri birbirine kenetlenen bir millet ruhu oluşturmuştu o adam. O adam; Çanakkale’de, Arıburnu’nda, Anafartalar’da, İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruzla, büyük komutan Alparslan’ın açtığı kapıdan bir kere içeri giren Türk Milletinin, Anadolu’nun bağrından bir daha kopmayacağına inanmış, damarlarında dolaşan asil kandan aldığı güçle, yüreğindeki imanla yürüyen bir milleti, önce savaşta…