-
FENOMEN
KİLİM GAZETESİ, BADEN-WÜRTTEMBERG, EKİM 2022 Yüzyıllardır aynı hızla aynı vakarla dönen yaşlı dünyamız, üzerinde gittikçe artan yükle birlikte daha kim bilir kaç yüzyıl dönmeye devam edecek. Bu koca yaşına kadar neler gördü neler geçirdi bizim bildiklerimiz, duyduklarımız dışında bilinmez tabii ama keşke ağzı dili olsa konuşsa da öğrensek demeden geçemiyorum. Konuşsa da bu güne kadar özel hayatın mahremiyetini gözler önüne sermeye, soytarılığa, şaklabanlığa, fütursuz hareketlere, seviyesizliğe, bayağılığa, … (kusura bakmayın bu kelimeleri art arda sıraladığım için) bu kadar pirim verilip, mantığın, bilimin sanatın, edebiyatın, felsefenin… bu kadar hor görülüp, değersizleştirildiği bir dönem olmuş mu, olmuşsa o dönemin sonu nasıl bir hezimetle bitmiş sormak isterdim. Evet kızgınım… Bu satırları yazmak için…
-
BİR ELEK MİSALİ…
İçimizden geçenler ve yaşadıklarımız… Birçoğu belki de birbiriyle hiç tanışmadı. Oysa biz, soyuttan somuta bu iki kavramın derinliğinde gel-gitlerden oluşan dünyalar arasında mekik dokuyoruz yıllardır. Bir ütopya ile distopyanın tam orta yerine kurduğumuz hayatların gölgesinde kalan bu masalsı dünyaları, kayıp kıta Mu’nun akıbetine sürüklerken içimizde, kürek çekiyoruz kurtulmak için düştüğümüz okyanusun derinliklerinden. Oysa hayallerimizin peşine düşüp başlamıştık hayatın çetrefilli yollarındaki yolculuğumuza. Yıllarca, anlatılan masalların mutlu sonla bittiğine kodlanan zihinlerimiz, doğru ve haklı olanın kazandığı öğrenmişti hep. Bu tozpembe dünyadan uyandıran her kimse bizi, Şirinler yerine Gargamel olmayı da o cazip kıldı bize belki. Azman’ın kara tüylerini de o parıltılı gösterdi sanırım, sonunda kaybedeceğini bildiğimiz halde kamaşan gözlerimizin serabına…
-
YALNIZ NEVBAHAR
Tek bir mevsime sığar mı koca ömür? Elbet yağmur da yağacak, güneş de açacak. Yıldırımlar düşecek, şimşekler çakacak üstümüze… Kara bulutlar, tren misali dizilecek katar katar göğümüze. Depremler olacak sarsacak yüreğimizi en derinden. Bir hortumun ucunda asılı kalacak hayallerimiz. Biz yine de düşmanların varlığını bilip ona göre yılmadan yol alacağız hedef koyduğumuz menzile. Zira bileceğiz ki ufuktan güneş de doğacak. Nasıl ki güzün solgun, yorgun kapıları kışa açılıyorsa, kara kışın titreyen ak pak kapıları da ilkbahardan yaza açılacak. Sonra güneşin sımsıcak ışıkları işleyecek tenimize, yüreğimize. Sıcak bir aydınlık akacak damarlarımızda. Bazen güneş bile yakacak canımızı. Tıpkı bizi en çok en sevdiklerimizin incittiği gibi… Dönencelerimiz de olacak bizim. Hayatımıza…