-
GÜNEŞ UFUKTAN ŞİMDİ DOĞAR
Siz hiç, bir denizin enginliğine bakıp hayaller kurdunuz mu bilmem ama bizler Karadeniz’in hırçın, dik başlı ama bir o kadar da mağrur dalgalarında süzülen Bandırma Vapuru’nun izinde hayallerini büyüten bir nesildik. Geleceğe dair tüm düşüncelerimizi, hayallerimizi resmettiğimiz nice hikâyeleri o çılgın dalgalardaki izlere yükledik çoğu zaman. 23 Nisan çocukluğundan, 19 Mayıs gençliğine, memleketimiz Karadeniz’in serin sularında terfi ettik. Boztepe’nin dumanlı başından, Karadeniz’in kumsalına; “ Dağ başını duman almış, Gümüş dere durmaz akar, Güneş ufuktan şimdi doğar, Yürüyelim arkadaşlar…” diyerek söylediğimiz marşlar eşliğinde yürürdük; yetişkinliğe öyle erdik. Her 19 Mayıs’ta çoluk çocuk ailecek hınca hınç doldurduğumuz stadyumlarda kutladığımız bayramlarda gururla neşelendik. Çünkü biz, mazisinin unutanların âtisinin olamayacağını, çok küçük yaşta öğrenmiştik.…
-
ONLAR,KANLARI İLE İMZALADILAR, CANLARI İLE ÖDEDİLER…
Enginlere sığmayan, koskoca bir tarihin yazıcılarının çocukları, torunlarıyız biz. Orta Asya’da açılan kapıların ardına, uçsuz bucaksız toprakları, akılla, mantıkla, ilimle, bilimle yönetilen koca bir milleti sığdırmışız biz. Saygı ve sevgiyle yoğrulmuş medeniyetlere, din, dil, ırk ayırt etmeksizin ev sahipliği yapmış bir ulusun mensubuyuz biz. Elbette iyi günlerimiz olduğu kadar, sıkıntılı günlerimiz de olmuş bizim. Aydınlıkları, karanlıklara salmış, kimi zaman kader. Neşeyi de içmişiz kederi de… Ama hep geçmişiz o alacakaranlık kuşağından el birliği ile. Lakin bir gün… Bir gün çökmüş bir karabasan üzerimize. Dışarıdan düşmanlar, içeriden hainler çekmiş kapkara bir örtüyü üzerimize. Kırılmış kolu, kanadı milletimizin. Çaresizlik çemberi içerisinde çırpınmış ama çırpındıkça daha çok batmaktan öte gidememişiz biz. Ta ki…