-
#AZRAİL
Bu kaçıncı sayfa yırtıp attığım? Kalem, kâğıttan utanıyor; kâğıt, kalemden. Mürekkep, akmak istemiyor kelimelerin üzerine, bunca kanın aktığı yerde. Ellerim titriyor, aklım kabına sığmıyor, bir gidiyor, bir geliyor. Yazdığım her kelime, kifayetsiz, ruhsuz, anlamsız kalıyor. “Allah’ım, sen aklımızı koru!” ama sadece aklımızı değil “Kadınlarımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi, yaşlılarımızı, kısacası hepimizi koru!” Siz, kafanızı kaldırıp etrafınıza baktığınızda etrafınızda güvenebileceğiniz hiç kimse görememek, herkesi katil zanlısı bir psikopat olarak görmek nedir bilir misiniz? Hele bir empati yapın ve çevrenize o gözlerle bakın, anlarsınız ne demek istediğimi! Herkes, ekran başında film izler gibi izlediği görüntüleri, kendi başına gelmeyecekmiş gibi izlerse zaten vah halimize! Ki ne yazık ki son zamanlarda durum öyle oldu. Şiddet içerikli…
-
İSTİSMAR
Minicik ellerinin arasından kayan bardak, nasıl olduğunu anlamasına fırsat vermeden bedenine çarpmış ve akıl erdiremediği bir hızda yere düşüp parçalara ayrılmıştı. Bir anda yukarıdan aşağı kahverengine boyanmıştı her yer ! Kakaolu sütün sıcağına bulanan şekerin yapışkan hali, yere dağılan cam parçacıklarını birbirine yapıştıramasa da; ellerini, zamk gibi tutsak etmişti kendine. Küçücük yüzünü, sağlı sollu ortalayan ve korkuyla bakan koca kara gözleri, en az bir metre yukarıdan kendisini süzen bir çift kızgın bakışla buluştuğunda, fare kalbi kadar hızlı çarpan yüreği yerinden fırlamak üzereymiş gibiydi o sırada. “Ellerim küçük, kasten dökmüyorum sütümü. Ne olur vurma ellerime, benim bir suçum yok ki; neden vurduğunu anlamıyorum bile…!” diyen suçlu bakışların altında ezilen o…