-
KATEGORİZE ETME!
Havayı geldiği gibi, rüzgârı estiği gibi, kadını da olduğu gibi kabul edin. Alfred de Musset Sanırım, Musset’nin dediğini yapamadığımız için yaşanıyor bunca trajedi. Tüm dünyanın sorunu bu aslında. Ne çok seviyoruz, insanların hayatı üzerinde konuşup onlara yön vermeye çalışmayı. Ama biri bizim hayatımıza, kıyısından dokunsa, ateş püskürüyoruz. Bu hep böyle oldu, olmaya da devam edecek sanırım. Özellikle de söz konusu kadınlar olunca herkes kendisini onların üzerinde hak sahibi sanıyor. Ahlakı, ahlaksızlığı, namusu, namussuzluğu kadınla özdeşleştiriyor. Erkek egemen toplumlarda birbirlerine söz geçiremeyen erkekler, kadına hükmederken erkek oluğunu hissediyor. Ejderha kesiliyor. Hepimiz insanız şu fani dünyada. Ne eksiğiz ne fazla. Tamı tamına 46 kromozom. Kadın hakları aslında insan haklarıdır. İnsanların, feministlikle…
-
KADIN…
Siz, gerçekten bir kadını tadınız mı hiç?… Sanmam… Çünkü yüreğine bakmadınız ki hiç! Dokunmadınız, dokunamazsınız bir kadının yüreğine öyle kolayca. Önce gümüş bir sırla çevrilmiş, sonra zırhla korunmuştur kadının yüreği. Oraya ermek için vereceğiniz savaşa, yüreği yetmez birçoğunuzun. Zira ne top ne tüfek ne de çağın en gelişmiş silahları delebilir o zırhı. Belki dijital bir kaledir, şifreleri vardır sizin bilmediğiniz. Belki kristal bir küredir tılsımını çözemediğiniz belki de… Oysa ne tuhaf… Yaradan, et ve kemikten ibaret kılmış insanı. Yalnızca, ruhlarımızı üflerken bedenimize, kadın ve erkeğin arasına küçük bir fark koymuş. Kadına “ana yüreği” ile güçlü ama narin bir ruh sunmuş. İşte ne olmuşsa o an olmuş. O hassas bedenin…