-
ZİL ÇALDI ANA !
Kadın, zoraki yutkundu. Kesik kesik aldığı nefes, hayata olan borcunu taksitle ödetircesine zorluyordu onu, her defasında. Ama bu defa daha farklıydı. Veresiyeye doymuş gibi baktı hayat, bir an, yüzüne. Günlerdir uykuya hasret gözlerinin altındaki mor halkalar, kement atmış, sıkı sıkıya bağlamıştı göz çukurlarına kaçan buğulu gözlerini, kasvetin derinine. En son, on gün önce çalan telefonunun sesi mühürlenmiş, küskün duruyordu şimdi, günlerdir hiç bozulmamış yatağının başucunda. Ah, bir kez daha çalsaydı!… Bir kez daha… Hayır, kapının zili değil; telefonun ziliydi çalmasını beklediği. Kapıyı açmak için yürüyecek takati de yoktu zaten. Evdeki iki sesten biri çalar saatin saydığı dakikalar, diğeri de ona eşlik eden sobanın yakıcı çıtırtılarıydı. Yanında otursanız, aldığı kesik nefesleri…