-
HÜZÜNBAZ
Ufuktan doğan güneşin solgun uyanışlara gebe çehresi, göçmen kuşların veda şarkılarıyla yıkanırken; bağrı yanık yazın, ateşli kollarından yine bir eylül akşamında dökmeye başladı sonbahar, yapraklarını. Yüreğini aniden soğutmamak için yaz; yıldızlı semaların altında, denizin, sıcak kumların, aşk dolu, sevgi sözcüklerini fısıldayan neşe dolu gecelerini, uzun, soğuk kış gecelerine terk etmeden yasladı yine sırtını hüzünbaz sonbahara. Bilgisayarımda (her ikisini de rahmetle yâd ettiğim) Sanat Güneşimiz Zeki Müren, güftesi ve bestesi Şekip Ayhan Özışık’a ait şarkıyı söylerken: “Yine hazan mevsimi geldi Yine yapraklar, rüzgârların peşi sıra gidecek Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde Hicranını yalnız başına çekecek” diyordu. Sanırım, hüzne en aşina mevsimdir sonbahar. Serin rüzgârlar, ardına takılan karmaşık duygularla yüzümüze…
-
HAZAN
Sizi bilmem ama ben severim hazan mevsimini… Sıcağın turuncu yüzünü, sarı bakışını, hüzne çalan yanını seviyorum sanırım… Rüzgârın, önüne kattığı kurumuş rengârenk yaprakların oluşturduğu tepecikleri, iç gıcıklayan uğultusunu… Kararan göğün, yağan yağmurun toprağa vuslatıyla yaydığı o rayihayı, kabaran hırçın dalgaların; denizdeki raksını, düşen yağmura kafa tutuşunu, şahlanışını seviyorum. Güneşin nazlanışını, bulutların efelenişini izlerken, sıcacık bir fincan çayla ellerimi ısıtmayı, buharında hayaller kurmay seviyorum… İnce bir ceketi sırtıma geçirip, adımladığım doğanın sesini dinlemeyi; sevdiğim bir müziğin notalarından dökülen ezgilerin eşliğinde bir parkta otururken hafif üşüyerek kitap okumayı ve yanında da sonbaharı solumayı seviyorum aslında. 365 günün skalasındaki sarıdan turuncuya, kızarıp bozaran rengin melankolisi belki de beni cezbeden. Mahmur bakışlı, gizemli duruşunu,…
-
ZEYTİN DALINDAN HAYALLER
Kuşlar geçiyor başımızın üstünden dizi dizi, bir ok misali süzülüyorlar göç mevsiminin bu ilk günü solgun güneş ışınlarının altında. Nasıl da fark edip cansız bakan güneşin hüznünü, yollara koyuluyorlar hep birlikte? … Veda eden yaza eşlik ederek, dökülen yapraklara terk ediyorlar sarı sıcak sabahları. Toplayıp bavulu, peşlerine takılası geliyor insanın. “ Heyy, durun beni unuttunuz!…” diye haykırmak istiyor kimi zaman insan, gökyüzünde kanatlarını çırparak mağrur bakışlar altında süzülen ve özgürlüğün tadını doyasıya çıkaran uçan dostların ardından. Bizler, bugün sonbaharın hüzün dolu, buğulu bakışlarına selam verirken, onlar sıcak ülkelerin kucağına kanat çırparak yeni ülkelerine “merhaba !” diyecekler. Belki de gagalarında tuttukları zeytin dallarını serpecekler gökyüzünden tüm evrene. Evet, evet!… Bugün sadece…