Uzaktan Kumandalı Hayatlar
Yetmişli yılların ortalarından itibaren tanıştığımız uzaktan kumandalar, hepimizin yaşantısına biraz rahatlık getirirken, zaten hayatımıza bir şekilde girmiş olan televizyonlar, artan kanal sayıları ve kumandalar sayesinde bağımlılık da yapmaya başladı.
Hızla gelişen teknolojiyle renklenen dünyamız; git gide dozu artırılarak enjekte edilen uyuşturucu gibi kendine esir almaya başladı hayatlarımızı. Teknolojinin bize sunduğu inanılmaz imkânlar, birçok konuda zaman ve iş gücü tasarrufu sağlarken hayatımızda, elde ettiğimiz bu tasarrufları da bir başka noktada bağımlılık oluşturarak geri almaya başladı bizlerden.
Televizyon, bilgisayar, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi… tüm bunlar mükemmel, dahiyane buluşlar; katılıyorum… Çamaşır yıkarken kaybedeceğimiz zamanı ve emeği düşününce ya da kalabalık bir misafiri ağırladıktan sonra bulaşık makinesine, kullanılan malzemeleri yerleştirirken… Gerçekten bu buluşları yapanlara her seferinde dualar etmeden geçemiyorum. Peki, buradan artırdığımız zamanı nasıl harcıyoruz?…
Birçoğu, elinde kumanda, televizyonun karşısında, o kanaldan bu kanala ille de izleyecek bir şeyler bulmaya çalışarak ya da büyük bir bağımlılıkla izlediği dizilerin başına oturup o bitince diğer kanaldaki diziye atlayarak koskoca bir geceyi geçiriveriyor.
Kimileri, bilgisayar denen o sınırsız alternatifli dâhiyane buluşun içindeki yine o akıl almaz internet dünyasında; bilgilerini artırarak, kendilerini geliştirecek sayfalardan ziyade, sosyal medya ağlarına takılarak heba etmiyor mu, o ne kadar değerli olduğunu sonradan fark edecekleri zamanları.
Eskiden bu kadar imkânlar yoktu belki insanların hayatlarında. Ama insanlar, en azından arta kalan zamanlarında okuyarak kendilerini geliştirmek, meraklarını gidermek istiyordu. Birbirlerini ziyaret edip sohbet ederek sosyal ve insani yönlerini geliştiriyor, öğrendiklerini birbirlerine anlatarak birbirlerine her anlamda katkı sağlıyor, yanında yakınında olan insanların farkına varıyorlardı. Hayatı, etraflarındaki insanlarla yaşayarak paylaşıyorlardı. Hatta tüm zorluklara rağmen daha mutlu yaşıyorlardı.
Ha evet, şimdi Amerika’daki, Uzak doğudaki, Avrupa’daki … arkadaşları ile görüşebiliyor insanlar ama artık en yakınındaki insanlardan haberdar değiller maalesef. Apartmanlarında yaşayan kapı komşusunu tanımayan insanlar var artık aramızda. Ya da sadece “merhaba!” dediği komşusu sıkıntılar içindeyken ona yardım etmek yerine binlerce kilometre uzaktaki insanlara online yardım göndererek mutlu olan insanlar var…
Üzülüyorum, çünkü bile bile bu kaosun içinde sürüklenen belki de milyonlarca insanın olduğunu görüyorum. Çok mükemmel buluşların yapıldığını ve yapılmaya devam edeceğini biliyorum ama bunu gereği gibi değerlendiremediğimize üzülüyorum… Bilinçsizce boşa harcanan zamanlara, kaybolan dostluklara, bir keşmekeşliğin içinde sürüklenen insanlığa üzülüyorum…
Ama umudumu hiç yitirmek istemiyorum. Aklı başında, zamanı, imkânları ve teknolojiyi iyi kullanan az sayıda da olsa insanları görerek; bir gün büyük çoğunluğun onlardan oluşmasını ümit ederek bekliyorum…
Uzaktan kumanda elinde, her şeyi kontrol altında tuttuğunu sanan insanların, aslında uzaktan kumanda edildiklerinin farkına varacakları günü umutla bekliyorum…
Bir yorum
Çelebi Kaptan
Evet yaşam şartları değişiyor hatta değişiklik o boyutt ki bilim adamları çift sarmallı DNA yapısının bile üç dört beşinci sarmala bile ulaşma ihtimalini konuşuyorlar buna da bireyin bu günkü yaşam süratini gösteriyorlar . Evet çok uzaklara ulaşabilirken burnumuzun ucunu görememiş olmak hiç bir şekilde affedilemez ve hiç bir bahane sebebi olamaz .Elinize sağlık