YA İÇİNDESİNDİR HAYATIN YA DIŞINDA!

75 yaşındaki Kıymet teyze Edirne’de bir kepçenin önüne oturarak bir parkın yıkılmasını durdurdu. Onun bir düşüncesi vardı, yeşil alanların yok olmasını istemiyordu. Belki de çocukluğunda kendi yaşadığı gibi torunlarının da yeşil alanlarda koşup oynamasını istiyordu. Doğayı korumak, yaşanabilir alanların yok olmamasını istiyordu. Kayıtlı olmasa da o da düşüncelerinde bir Greenpeace üyesi idi…

Düşüncelerinde ne istediğini biliyordu ve hayatın neresinde durması gerektiğini çok iyi öğrenmişti yaşadıklarından. Kepçenin önüne sandalyesini koydu, bu inançla açıp Yasin-i Şerif’ini okudu. Duaları düşünceleriyle aynıydı ve sonunda dileği gerçek oldu. Parkın yıkılmama sözünü aldı.

Kıymet teyze düşüncelerine hükmetmiş ve onları hayata geçirmişti. Yoksa düşünceleri mi Kıymet teyzeye yön vermişti? Tıpkı, yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar sorusu gibi… Peki siz hiç düşündünüz mü, siz mi  düşüncelerinize, düşünceleriniz mi size hükmediyor?…

Tavrınız ne olursa olsun beynimizin o gri hücrelerinin içinde her daim bir düşünce trafiği oluyor aslında. Kafamıza takılan soruları düşüncelerimizde gündüz gece her daim sorguluyoruz. Zihnimizin derin dehlizlerinde dolaşıp, en dipten en üste yeni kurgular yapıp bunu yaparken de bazen sil baştan yeni senaryolar kurup en içinden çıkılmaz durumlara yeni hikayeler yazıp, çözümler üretiyoruz çoğu zaman.

Peki biz neresindeyiz hayatın; içinde mi, dışında mı?… Önemli olan, hayatın neresinde durmamız gerektiğini biliyor olmamızdır aslında. Bunu başarabildiğimiz sürece hayat bizi istediğimiz yöne götürecek biz de düşüncelerimiz ve kendimizle çelişmeden yaşayabileceğiz. Belki de düşüncelerimize hükmederek yaşayabileceğiz. Bunu yapabildiğimiz sürece de mutlu olabileceğiz belki.

Peki, hayat bizi yanlış yönlere çekiyor, düşüncelerimizle çeliştiriyorsa?… Yanlış olduğunu bildiğimiz durumlarda dışarıda kalabilmektir bazen doğru olan. Ya da içeride kalıp karşımızdaki izin verdiği ölçüde müdahale edip doğruyu göstermektir asıl doğru… Ama en kötüsü, içinde olup tasvip etmediğimiz bir ortamda rol yapıyor olmaktır. Zira rol yapmaya devam ettiğimiz her gün hayat, bizi biz olmaktan çıkarıp başka biri haline dönüştürür. Yeni oluşan kişilik ise artık ne bizdir ne de hayatın istediği. Aslında arafta kalmış bu kişilik, duruşu, yeri, benliği olmayan en kötü kişidir. Bu yüzden gerçek mutluluğu tatması söz konusu bile değildir.

Oysa mutluluk,  kendin olmakta saklıdır, kendine dürüst olmakta. Düşüncelerine sadık olmakta, doğru bildiğin şeyler uğruna dik durabilmektir mutluluk. Düşüncelerinle bir bütün olabilmekte gizlidir. Verdiğin tavizleri, seni senden alıp götürmeyecek ölçeklerde hayata katabilmektir mutluluk. Kıymet teyze gibidir mutluluk. Tıpkı onun gibi düşünceleriyle benliğini birleştirerek doğru bildiği yolda yürümektir. Kendin olmak ve hedefine ulaşmaktır mutluluk.

İşte mutlu olmak, kişilik sahibi olmak, düşünceleri ve benliği bir olmak ve hayatın neresinde duracağını bilmek sizi siz yapar. Hayatın içinde, olmanız gerektiği yerde olun ama kendiniz olun; arafta kalmayın, mutlu olun…

Paylaşın herkes okusun ;

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir