• Genel,  Köşe Yazıları

    İĞNEYİ KENDİMİZE…

    Çağdaş yöneticilikte sadece kamu gücünü ve imkânlarını standart şekilde kullanmak yeterli değildir. Zira “Zamanın ruhunun” önünde durmak artık imkânsızdır. Almanca’da “Zeitgeist” olarak bilinen bu kelime, bir dönemin entelektüel, kültürel, etik, politik ve belki dini atmosferini tarif etmede kullanılmaktadır. Zeitgeist,  bu haliyle, o devrin dışına çıkmayı gerektirir. İnsanların sosyal kaygıları ve genel iyilikleri için bilimsel yöntem kullanarak, büyük bir sosyal kalkınmayı savunan, dünya çapındaki bu düşünce; liderlerin ya da lider olmak isteyenlerin de ruh eşi olmalıdır bence. Zira insanları, aydınlık bir geleceğe taşımak üzere planlanmış bir düşünce hatta eylemin ruhudur bu. Bu düşünceden hareket ettiğinizde; durduğunuz yer ve baktığınız yön çok önemlidir. Lider olmak bir adım önde durabilmek ve ardından sürüklediğin…

  • Genel,  Köşe Yazıları

    GDO

    “Çikolata-bisküvi sektörünün en büyük iki firmasına da mal veren ithalatçı şirket, Çin’den 110 ton buğday glüteni getirdi. Ürün, Ankara ve Bursa’daki laboratuvarlarda test edildi “GDO’ ludur” dendi. Şirket itiraz etti, İstanbul’daki üçüncü laboratuvar “GDO’ suzdur” dedi ve o ürün bisküvilerin içine girdi SABAH’ın gündeme getirdiği ‘GDO’lu çikolata kimin’ sorusu karşısında üretici şirketlerden bir açıklama yapılmazken, konuyla ilgili ortaya çıkan yeni belgeler skandalın bebek bisküvilerine kadar uzandığını gösterdi.” 2011/ Sabah Gazetesi Görüldüğü üzere GDO’ nun yasak olduğu bir dönemde de bu risk vardı, içinde GDO bulunduran bebek mamaları ile ilgili konunun gündeme geldiği şu günlerde de, belki yarın da bu riski ve beraberindeki endişeyi hep taşıyacağız ülkemizde. Ürpererek okuduğum bir haberde…

  • Çok Okunanlar,  Genel,  Köşe Yazıları

    NİCE ELBİSELER GÖRDÜM…

    Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür.Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: – Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? – Akşam garip bir rüya gördüm. – Hayırdır inşallah? – Hayır mı şer mi öğreneceğiz. – Nasıl yani? – Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; – Kimdir bu? Ahali:  Aman hocam…